İşte Sofistlere karşı koyanların başında yer alan, İlkçağın en büyük düşünürlerinden biri olan Sokrates. Peki kimdi bu Sofistler? Sokrates onlara neden karşıydı?
Sofist para karşılığı ders veren bilgili kişi demek. Sokrates’in onlarla derdi ise bilgilerini para karşılığı satmalarıydı. Ne kadar karşı da çıksa onlarla birleştiği noktalar da vardı. Nitekim de onlar gibi birtakım ilkeler üzerinde düşünmeyi kendisine ilke edinmiştir.
Sokrates Atina’da doğmuştur. Hiçbir sofiste ve hiçbir okula bağlı kalmamıştır. Çarşı pazar dolaşır, insanlarla sohbet eder, onların hayatlarını dinlerdi. Bunu insanların hayatlarının anlamlarını, amaçlarını kendilerinde uyandırmak için yapardı. Bir süre sonra etrafında insanlar çoğalmaya başladı ve birçok hayranı oluştu. Çoğu da gençlerden oluşuyordu ve bunlar arasında gençlerin en iyileri de bulunuyordu. Gençlere tümevarım yöntemini kullanarak sorular yöneltiyor, onlara doğruyu bulduruyordu. Menon diyaloğunda da bunun bir örneğini görüyoruz. Menon’un kölesine doğru ve sade sorular sorarak kareyi, üçgeni ve üçgenin iç açıları gibi bilgileri bulduruyordu.
Sokrates 70 yaşında iken ”gençliği baştan çıkarmak ve Atina’ya yeni tanrılar getirmeye kalkışmak” ile suçlanıp mahkemeye verilmiştir. Onu suçlayanlar anlayışsızlıkları yüzünden Sokrates’i Sofistler ile bir tuttular ve zihinlerinde bir Sofist’i ortadan kaldırmayı tasarladılar. E Sokrates’in Sofistlerle ortak yanları vardı ama onlarla bir tutulamazdı. Sokrates hafif bir ceza ile de kurtulabilirdi ama boyun eğmek bilmeyen onuru yüzünden yargıçları kızdırdı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Tutukevinden de kaçmadı, dostları bunun için çok uğraştı bütün önlemler alındı fakat yüksek doz ödev duygusu onu ölüme götürdü ve 399 yılının mayıs ayında zehir içirilerek öldürüldü.
Ölmeden önceki sözlerini ise savunmasında kısaca şöyle anlatmıştır;
Atinalılar! Beni suçlayanların üzerinizde nasıl bir izlenim bıraktıklarını bilmiyorum. O denli kandırıcıydı ki sözleri, kendi payıma ben onları dinlerken az kalsın unutuyordum kim olduğumu. İnanın ki tek doğru söz söylememişlerdir.
Sizler de yargıçlar ölüm karşısında iyi umutlara kapılmalısınız; şunu da kafanıza iyice koyunuz ki iyi bir insana yaşamı süresinde de, öldükten sonra da hiçbir kötülük gelmez, tanrılar korur onu. Benim sonum da öyle rastgele bir son değil; belgince görüyorum ki, şimdi ölmem, bütün acılardan kurtulmam benim için daha iyidir. Belirtinin beni hiç alıkoymaması da bundandır. Beni cezaya çarptırırlarken, suçlarken benim gibi düşünüyorlardı elbet; tedirgin etmek istiyorlardı beni, bu yüzden de kınanmalıdır onlar.
Sizlerden dileğim; oğullarım büyüyünce Atinalılar, zenginliğin ya da erdemden önce başka bir şeyin ardına düştüklerini görürseniz, ben sizlerle nasıl uğraşmışsam sizler de onlarla öyle uğraşınız, cezalandırınız onları. Hiçbir şey değillerken, kendilerini bir şey sanırlarsa, ödevlerine boş verip, değerleri yokken kendilerinin bir şey olduklarını sanırlarsa, ben sizleri nasıl azarlayıp utandırmışsam, sizler de onları öyle azarlayıp utandırınız. Bunu yaparsanız bana ve oğullarıma karşı doğru davranmış olursunuz.
Ayrılmak zamanı geldi artık, yolumuza gidelim. Ben ölmeye sizler de yaşamaya. Hangisi daha iyi? Tanrıdan başka kimse bilemez bunu.