Bir aile düşünün doğum kontrolünün ne olduğunu bilmediği için(sağlık ocağından bunu öğrenebileceğini dahi bilmiyor) kısa aralıklarla doğum yaparak 5 çocuk dünyaya getiriyorlar. Bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye çalışırken baba bir çok suçtan içeri giriyor ve ailenin tüm yükü anneye kalıyor. Bir ev ve 5 çocuk dile bile kolay gelmeyen bir zorlukla anne mücadele ederken sosyal hizmet merkezinden birileri geliyor. Anne bu zorlukların hafifleyeceğini düşünerek umutlanıyor. Fakat incelemeye gelen uzman(bir sosyal hizmet uzmanı değil maalesef) annenin “çocuklarımı alırsanız ben yaşayamam” demesi üzerine çocukları korunma altına almıyor. Ve 18 kere eve gidip gelen uzman sadece Sosyoekonomik destek (SED) sağlamakla yetiniyor. Şu anki SED miktarı 4 bin küsur civarında ve en fazla evdeki 3 çocuğa kadar verilebiliyor. 3 çocuğa da verildiğini farz etsek toplamda 12 bin civarı destek almış olur. Peki, bu 6 kişilik bir aile için ve bunun 5’i bebek iken yeterli olur mu sizce? Asgari ücreti baz alırsak bile asla yetmez. Bu durumda annenin bir ek iş yapması gerekir ki aileyi geçindirebilsin. Bundan yola çıkarak hurdacılık yapmaya başlayan anne bir akşam çocukları uyutup (yanında hepsini götürebilmesi çok zor) üşümemeleri için sobayı yakıp, dışarıdan birinin kötülüğüne maruz kalmaması ve çocukların uyanırsa dışarı çıkmaması için kapıyı kilitleyip işe gidiyor. Maalesef ki o sobanın yangın çıkarmasıyla savunmasız olan 5 yavrucak hayatını kaybediyor.
Bu hikayemize baktığımızda anne mi, eve gelen uzman mı, yoksa bu zor durumu yaşamasına sebep olan hayat mı suçlu?
Sizce kim suçlu? Hadi bunun cevabını bulmak için bir sosyal hizmet uzmanı(SHU) vakayı ele alsaydı neler olurdu ona bakalım:
- Vakayı ele alan SHU öncelikle ailenin nüfus bilgilerini ikametgahlarını ve evde resmi olarak kaç kişinin yaşadığına bakıp ev incelemesine giderdi. Eve giden SHU ayakkabılarını çıkarıp eve girer, etrafa göz atarak bu evin çocukların yaşamı için uygun olup olmadığını gözlemlerdi.
- Anne ile yapacağı görüşme ile annenin yaşadığı zorlukları öğrenir, ebeveynlik görevlerini yerine getirip getiremediğini-yeterliğini gözlemler, çevresinde olan insanlardan(akraba ve arkadaşlardan) destek alıp almadığını öğrenir ve anne ile neler yapılabileceğini konuşurdu.
- 5 yaşındaki çocuk ile de onun yaşına uygun bir şekilde görüşme yapıp aile ile ilgili bilgileri elde ederdi.
- Elde ettiği bilgilerin yeterliliği konusunda bir şüphe duyarsa etraftaki komşulardan bilgi alabilirdi.
Elde ettiği bilgiler ile SHU SİR yazar, anne ve çocuklarını çevresi içinde değerlendirir.
Eğer anne ebeveynlik görevlerini tam yerine getiremiyorsa bu konuda danışmanlık verir, rehberlik sunar. Ya da sorun sadece maddiyat ise anneye SED başlatıp, kaymakamlık ve belediyelerden alacağı yardımlar konusunda rehberlik ederdi.
Eşinin hapiste olması ve tek başına evin yükünü yüklenmesinin veyahut başka sebeplerden doğan psikolojik sorunları var ise sağlık ve danışmanlık tedbirleri alarak bu sorunun çözülmesine yardımcı olurdu.
Veyahut yapılan inceleme sonucu çocukların o evde yaşamasının uygun olmadığına kanaat getirilirse çocuklar anneden alınıp devlet himayesine verilirdi. Duruma göre bu 5 çocuğu da kapsayabilir daha az çocuğu da.
Şayet çocuklar annenin bakımına bağımlı olmasaydı İŞKUR üzerinden annenin bir işe girmesi sağlanır, çocuklar okula veya kreşe ücretsiz bir şekilde gönderilirdi. Çevresinden bakabilecek olan olsaydı yine anne işe girdirilip çocuklara o kişinin bakması sağlanabilirdi. Ya da annenin çocukların bakımını üstlenecek bir sosyoekonomik duruma gelene kadar, bu kriz durumunu atlatana kadar çocuklar devlet himayesine alınıp tekrar anneye verilebilirdi.
Bir SHU olsaydı ne anne akşamları çalışmak zorunda kalır ne de o çocuklar o evde yangına kurban giderdi. Bir SHU’nun işini bir başka meslek elemanının yapamayacağını tekrar görmüş olduk, ne yazık ki.