Çocukluğumdan beri etrafımdaki insanlardan hep daha bilgili daha donanımlı olmama rağmen bilgimi gösterme, dışa vurma, sergileme konusunda sıkıntı yaşadım. Hep sahip olduğum bilgiyi aktarırken yanlış aktardım veya karşı taraf, aktardıklarımı eksiksiz ve tam bir şekilde anlamadı. Çoğu zaman sohbeti dönen konuda bilgi sahibi olmama rağmen sustum, konuşan kişinin bilgisinin yanlış olduğunu bilmeme rağmen uyarmadım. Hiç bir sorun yokmuş gibi davrandım. Dinlemek istedim sadece..
İnsanları dinledim, sadece dinledim. Bazen garipsedim, bazen şaşırdım, bazen ise umursamadım.
“Neden?” Diye sordum. “Neden böyle yapıyorlar?” Diye sorunca kendime, bir cevap bulamadım.
“Ne gerek var?” Diye sorunca konuşmaktan, kendimi sergilemekten, kendimi göstermekten vazgeçtim.
Çocukluğumdan beri yaşadığım bu sorunun sebebini hep farklı yerlere dayandırdım. Sebebini hep hafızamın zayıf olması, asosyal biri olmam, eksik bilgi sahibi olmamdan kaynaklandığını düşündüm. Halbuki sonradan fark edecektim ki cevap bunlardan hiç biri değildi.
Oysaki başından beri düzen karşıtı bir tutum sergilemiştim. Başından beri durumun kendini pazarlamaktan başka bir şey olmadığını farketmiştim. Kendimi tamamen ilim ve bilim yoluna adamama rağmen bazen ilim ve bilimle alakası olmayan insanlar kadar konuşamadım.
Belki de bugün geldiğim noktayı, aydınlanma sebebimi, derinlik seviyemi çocukluğumdan beri sürdürdüğüm başkaldırıya (serhildana) borçluyum.
Onlar kendini pazarlamak için bilgilerini arttırdılar, ben ise her bilgi zerresini hakikati bulma amacıyla öğrenmeye çalıştım. Onlar entel gözükmek için okudular ben ise benden önce bu yola çıkan hakikat yolcularının yaşadıklarını tecrübe etmeye çalıştım. Onlar bilgileri satmak için duymaya, izlemeye çalıştılar, ben ise çıktığım bu yolda kullanmak ve paylaşmak çalıştım.
Onlar kendilerini hep sattılar, ben ise kendimi hep feda ettim.
(2018)