Truman Filmi Analizi. Çevremizdeki Her Şey Sahte Bir Kurgu ve Aslında Tek Gerçek Ben Olabilir miyim? Ya dünya Sizin Siz Olmadığınız Bir Yer İse.
Hayatınız kimin kontrolünde?
(Doğuyorsunuz yürüyorsunuz,okul, iş,eş,çocuk,emeklilik, sağlık problemleri ve geriye dönüp baktığında hayatın Su gibi aktığını görüyorsun. Bu mu koskoca hayatın anlamı.)
#Yaptıklarınızı, yaşadıklarınızı, seçimlerinizi, günlük rutininizi, duygularınızı kim yönlendiriyor?
#Tamamen sizin kontrolünüzde olduğunu mu düşünüyorsunuz?Peki gerçekten öyle mi?
#Truman Show, konusu, verdiği mesajları, izleyiciye hissettirdikleri, düşündürdükleri, sorguladığı ve sorgulattığı kavramlar bakımından oldukça zengin ve kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film..
#Hayatınız ya bir show programı ise?
#Hayatınızdaki herşey büyük bir oyunun parçası, dekorlar, oyuncular ve rollerden ibaretse?
#Yediğinize, içtiğinize, hatta neyi yemek isteyeceğinize bile başkaları karar veriyor ve size yalnızca uygulamak düşüyorsa, üstelik bundan habersizseniz?
#Hayat arkadaşınız, en yakınlarınız bile hassas noktalarınız üzerine eğitim almış sahtekar oyuncular ise bunu farkettiğinizde kendinizden ne kadar uzaklaşabilirsiniz?
#Sizin, “siz” olmadığınız bir dünyada “siz” olduğunu sandığınız bir rolde iradeniz dışında yaşıyorsanız,korkunç derecede yalnızsanız ve farkında bile değilseniz siz “size” acımaz mıydınız?
The Truman show’un düşündürdükleri…
Tüm insanlar sürekli olarak aynı şekilde aynı hareket ediyor.
Günlük olarak yapmaları gerekeni yani beklendiği gibi hareket ediyorlar.
Aslında tüm çevren bir dekor.Etrafındaki insanlar senin başrolü oynadığın bir filmde figüran.Küçükken bile sen olmak istediklerini söyledikçe insanlar sana “olman gerekeni” dayattılar.
Ama birden senaryo seni sıkıyor.Ters giden birşeylerin olduğunu anlıyorsun.
Çevreni gözlemlemeye başlıyorsun.İnsanların ne kadar da “öncedn tahmin edilebilir” hareket ettiğinin farkına varıyorsun.
Bu kısır döngü içindeki yerini analiz ediyorsun.Konumunu belirliyorsun.
En yakınındakilerin sevgi ve dostluklarının kocaman bir yalan olduğunun farkına acı da olsa varıyorsun.
Seni ayakta tutan bir şey kalıyor elinde.Belki de gerçek olma ihtimali en yüksek olan şey.
Hissettiklerin… Sen bu saçmalıkların üzerine gittikçe olağan davranman konusunda daha büyük bir baskı geliyor.
SAnki sen oyundan çıkarsan tüm dekor ve sahne yok olacak…
Umutsuzca içinde yaşadıklarını bir başkasına anlatmak istersin.O kadar sefil bir haldesindir ki, bir yandan onun da oyunun bir parçası olduğunu düşündüğün halde ona anlatırsın…
Belki de umutsuz olduğundan belki de çıkış yolu bulamadağından senaryodaki rolünü oynamaya devam edersin.
Sonra birden kararını verirsin.Artık bu kısır döngü içinde “ben yokum” dersin.
Ama hiç de kolay değildir vazgeçmek…Yola koyulduğun anda seni büyük engeller beklemektedir.
Engeller karşına çıktıkça geriye bakarsın…Arkanda onlar gibi olduğun sürece seni sahte tebessümlerini ve sahte sevgilerini vermeye hazır eş,dost,akraba,sevgili vslerini düşünürsün…
Ama bir kez “gerçeği” gördünse dönüş yoktur…Artık onların sevgi-aşk-dostluk dedikleri şey sana tiksindirici gelmektedir.Onlar için varolup varolmadığını,önemsenip önemsenmediğini umarsamazsın.
Gerçek olduğuna inandığın o şeye tutunurusun.Artık gerisi hikayedir…Onların senaryosu onların olsun.
Çünkü artık sen kendi hikayeni yazıyorsun.