Teknolojinin değişmesi ve gelişmesi sonucu kitle iletişim araçları da büyük ölçüde değişime uğradı. Radyo yayıncılığı ülkemizde 1927 yıllında başladı. Dünyada yüz yaşını aşan sihirli kutu, Türkiye’de neredeyse bir asırdır dinleyicisine sesini duyurmaya çalışıyor. Radyo yayınları, yeni Türk devletinin kurumsallaştırılmasında, halkın devrimler ve uygulamalar hakkında farkındalığının arttırılmasında kullanılmıştır. Radyo, yasal statüsünde değişiklikler olmasına rağmen Cumhuriyet’in ana kurumlarından biri olarak hizmet etti. Radyo, değişen düzene uyum sağlamak adına, program içeriğini de bu beklentiler doğrultusunda haber verme ve eğlenceli yayınlar yaparak işlevsel hale getirdi. Buna ek olarak, radyonun kültürel etkileşimde önemli bir yere sahip olması zamanla ortaya çıkmıştır. Değerinin anlaşılması neticesinde radyo, diğer sanat dallarıyla etkileşime girdi ve kültürel etkinliklerin tanıtımında önemli bir rol oynadı. Gazeteler, dergiler, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları son bir buçuk yüzyılda yaşayan nesillere şekil verdi. Bu da kültür aktarımının ne kadar önemli ve etkili olduğunun bir göstergesidir.
Köklü bir geçmişe sahip olan radyo neden büyüsünü kaybetti? Ya da gerçekten kaybetti mi? Kocaman gövdesi ile evimizin başköşesinde ağırladığımız radyonun şimdilerde hafızamızda silikleşmesi tesadüf mü? Radyo kültürel aktarımda yıllarca çok önemli görevler üstlendi. Gerek kültürel anlamda gerek eğitici ve öğretici içerikleri ile geçmişte yaşayan nesillere yol gösterdi. Önce başköşemizde misafir ettik, dertlerimize ve sevinçlerimize ortak ettik. Radyo küçüldükçe daha az dinler olduk. Önceleri gözce ve sözce kalbimize dokunan duygularımıza tercüman olan radyo daha sonraları boyutunun küçülmesi ile elimizde oradan oraya sürüklendi. Televizyon ile olan zorlu mücadelesini de bence kaybetti. Görüntü ile Hayal edilenin savaşı, görüntünün kazanması ile son buldu.
Şimdi neden hayal dünyası, diyenleri duyar gibiyim. Ben radyoyu kitaba benzetiyorum. Kitaptaki dünyayı biz hayal edip inşa ediyoruz, radyo ise hayal kurmamız için sahip olduğu bütün malzemeyi veriyor bize. Bizden sadece hayal kurmamızı istiyor. Radyo programları, oyunları, aşık atışmaları, söyleşiler ve daha birçok alanın büyülü dünyasına dahil ediyordu bizi. Radyo dinleyicisini çoğunlukla kaybetti. Popüler kültürün rüzgarı onu da savurdu. Şimdi kapalı bir sandığın içinde yeniden doğmayı ve eski ihtişamlı günlerine dönmeyi hayal ediyor. Sihirli dünyanın sihirli kapısının anahtarı hala elimizde. Tek yapmamız gereken ise hak ettiği değere kavuşturmak yani “hatırlamak”.