Şiddet, toplumumuzda maalesef baştan aşağı her yerde. Ya yapılıyor ya da açık veya kapalı özendiriliyor. Bazen de bilinçli – bilinçsiz normalleştiriliyor. Toplumda bu sorun o kadar yaygınlaştı ki şiddet toplumu olduk desem abartmış olur muyum bilemiyorum. Sağlıkta şiddet, okulda şiddet, hayvanlara şiddet, trafikte şiddet, kadına şiddet, çocuğa şiddet… Bunlardan en az bir tanesi her akşam, ana haberlerin konusu oluyor. Yani güçlünün kendinden daha güçsüz gördüğüne pervasızca uyguladığı bir şiddet söz konusu. Kısaca kimin gücü kime yetiyorsa.
Eğer bir kişi, biri yada birilerine sürekli şiddet uyguluyorsa sanılmasın ki bu yalnızca onlarla sınırlı kalır. Bu, şu an için yalnızca onlara gücü yettiği içindir. Çünkü bu davranış, yaşanılan durumdan ziyade kişinin kendisiyle ilgili bir problemdir. Aslında şiddet, bunu yapan için her alanda potansiyel olarak uygulayacağı bir yöntemdir. Uygulamıyorsa sadece yeterince güçlü olduğunu düşünmüyordur. Örneğin karısını döven biri, evde çocuklarını, öğretmense öğrencilerini ve hatta patronsa çalışanlarını dövmekten çekinmeyecektir. Keza bu insanlar sağlıkta, trafikte veya toplu iş yapılan herhangi bir yerde şiddet uygulamaktan çekinmeyeceklerdir. Yeter ki kendilerini karşı taraftan daha güçlü görsünler.
Farkındaysanız günümüzde artık tekme tokatlı sokak kavgaları da pek kalmadı! Neden (!) işareti koydum biliyor musunuz? İroni yaptığımdan değil. Bunun iyi bir şeymiş gibi anlaşılmaması gerektiğinden. Çünkü artık tekmeli yumruklu kavgalar yerini bıçak veya silaha bıraktı. Artık kavga eden insanlar birbirlerini dövmüyorlar. Ya bıçaklıyorlar ya vuruyorlar.
Genel manada bu problem, insanın kişiliği ve psikolojisi ile ilgili olduğu için bunun kanunlarla çözülmesi de pek mümkün gözükmüyor. Önce insanı iyileştirmek – yetiştirmek gerekiyor ki medeniyet bilincine sahip olsun. Aslında bu şiddet sorunu da toplumdaki bir çok başka sorun gibi birbirini doğuran problemlerden biri. Bu kısır döngüden çıkmanın yolu da tabii ki eğitilmek ve bilinçlenmek.