Yine bir “Sevgililer Günü” geldi çattı…
Sevmek… Âşık olmak…
Aslında, bu kelimelerin gönül dünyamdaki lügatın içindeki anlamları belli ve açık…
Aslında… Benim bu tür özel günlere bakış açım da belli.
Geçmiş yıllarda bu minvalde yazmıştım…
İster adına sevgililer günü deyin, ister anneler/babalar günü deyin; fark etmiyor…
Kapitalizmin oyunu, oyundur.
Ben kıvırtmayı sevmem… Böyle özel günler, tüketim çılgınlığının tetiklendiği günlerdir.
Aslında, burada bir aşk olsun serzenişini de medya haketmekte. Normal günlerde, vatandaşın açlıktan bitap düştüğünü yazan medya; hatta ekmek kuyruklarındaki insanların çaresiz durumlarını görüntüleyen medya…
Her nedense…
Gün tüketim çılgınlığı olduğunda, riyakârlık yapmaktan da imtina etmiyor. Ne denirse densin… Popüler kültür ve yozlaşan modern zamanlarda insana dair veya insana dokunan her şey “meta”laştırıldı. Lamı cimi yok…
Kapitalist ticaret ahlâkı her şeyi “allayıp pullamayı” ve ambalajlayarak insanların “beğenisine” sunmaktan da geri kalmıyor.
Allahaşkına yahu… Sevmek… Sevgi… Tutku… Bu insanî duyguları ambalajlayarak, insanları gözbağıyla aldatmanız mümkün mü?
Evet aslında… Değil… Ama, günümüzün insanı mutluluğu, sevgiyi illaki maddede aradığından ve mutlu olabilmek için bir şeylerin kendisine verilmesine “alıştırıldığından”… İşte böyle dünyanın en saf ve masum insan hasleti paketlenip, cilalanıp bir güzel ticarî meta hâline getiriliyor.
Neyse… Sevgililer gününüz her şeye rağmen kutlu olsun.