Sevilmeyen insanları merak ediyorum. Bir tane bile düşüneni olmayanları. Hayatı tamamıyla yalnız başına deneyim edenleri. Böyle insanlar yok sanmayın, varlar.
Kimisini ailesi bile sevmez aslında da günaha girmemek için barındırırlar evlerinde.
İlk fırsatta da ya düğünü derneğiyle başka bir insanla yeni bir eve, ya kazandın sevinci ile üniversite uğruna el şehirlerine.
Maksat bizden uzak olsun da tabi insanların bildiği iki uzaklaştırma yöntemi var yalnızca.
Biri okul, diğeri düğün.
Onun haricinde, kimse kimsenin ayakları üzerinde durabileceğine inanmamak ta.
“Yapamazsın” “Sandığın kadar kolay değil” “Kendini aşma” ve daha nicesi onur kıran, gururu unufak eden kelimeler, cümleler.
Böyle yaparak o insanlardan haz etmediğiniz çok bariz anlaşılır söyleyeyim size. Karşısında durduğunuz vakit, niyetiniz belli olur, o insanın özünden de gelmiş olsanız değişmez bu.
Hele ki hiç sevilmiyor ise o insan, neden uğraşıyor ki sizin için, peki siz neden dikkatinizi çekmeye zorluyorsunuz ki o insanları. Oldukları gibi sevseniz. Sahi cidden kabullenebilseniz.
Özellikle insanların ön yargı konusunda çığır açtığını söylemekte fayda var.
İsteyen istediği kişiyle konuşamıyor, ön yargıların yıkılmazlığı sayesinde. Belki de bir ömür mutlu yaşayacak 100 çift, daha başlamadan veda etti ilişkilerine.
Kütüphaneye gidiyorsun mesela, onlarca insan var ve içlerinden muhakkak birisi senin için biçilmiş kaftan. Sen ise onun hayatı boyunca aradığı eksik parça. Ama o parçanın yeri, hiçbir zaman dolmayacak. Asla yan yana gelmeyecek siniz.
Çünkü sen onun kahverengi saçını, o senin sıska omuzlarını beğenmedi, sen sarışın, o fit seviyor. İşte mesele de aslında bu.
Tipi en ön plana alıyorsunuz. En harici ön planda iken de yeterince can acıtıyor unutuyorsunuz. Gözünüzün beğendiğini beğenin, kalbinizin ısındığını sevin. Sevginin basit kalmasına izin vermeyin hiçbir zaman.
Bir insanı arkadaş ortamıyla, ailesiyle vakit geçirirken nasıl davranıyor görmeden, çoktan aşık oluyorsunuz. Hakkında ismi hariç, hatta onu da bilmiyor iken iki dakika da ne hayaller kurulurdu o insanlarla.
Tanıdıkça eriyen hayaller.
Bazı şeyler, basit olamayacak kadar önemli, kolay anlaşılmaması gerekecek kadar özel.
Ama siz aşkı öyle basit hale getirdiniz ki ne Ferhat’ın deldiği dağ, ne Romeo’nun Juliet’i kurtardığı kule razı olur sizden. Çünkü onlar cansız olsalar bile, doğru insanların, gerçek sevgilerin de var olup, büyük de bir ayrıntı oldular o eşsiz hikayelerde.
Şimdilerde ise aşklar mesaj üzerinden başlayıp engelli profil resmi ile bitiyor. Daha doğrusu bittiği sanılıyor. Çünkü kısa süre sonra o engeller kalkıyor. İnsanlar çok garip. Çoğu sevgisiz. Dağ delmek, saça tırmanmak vesaire, ütopik şeyler.
Ve onca sevgisiz insanın içinden, bazıları hepten sevgisiz.
Bana inanmıyorsanız, yarın sınıfta etrafı daha dikkatli inceleyin. Birilerini yalnızca etrafı izlerken bulacaksınız, buruk buruk bir hayale dalarken.
Yanlarında kimse yok, herkes başka birşey ile ilgileniyor. Onlar alışık buna, çoktan alıştılar. Siz alıştırmışsınız.
Öyleleri bir şekilde hayata tutunmak için bir yol buluyor. Uzun sürüyor evet ama birileri mutlaka onları seviyor. Çünkü bazı insanlar sevmekten korkmuyor.
Bugünlerde bir anne bile oğlunun başını sevemiyor iken, elin kızı neden okşasın. Ve bir baba bile kızının saçını hiç taramamışken, oğlan ne diye koklasın.
Biz daha bizim olanı, evladımızı, ailemizi sevemiyoruz, bir insana nasıl, bir ömür sözü verme noktasına gelelim.
Sevmekten iyice korkmaya başladınız siz. Oysa ki korkmak için en yanlış rota. Çünkü sevgisizlik, sevgisizliği doğurur. Ve sevmediğin kadar sevilirsin kimi zaman. Sevsen bile sırf acımadan, denemeden ibarettir duyguların. Sevilmeyen insanı çok zor sever insan. Herkes bundan uzak duruyorsa vardır bir sebebi düşüncesi yüzünden.
İlgiye en çok onlar layık oysa ki. Sevilmeyi herkesten fazla hak eden onlar.
Tek sıkıntı hiç kimsenin haberinin olmayacak olması. Görmezden geliyorsunuz çünkü, fazladan bir arkadaş ve yaşanılacak onlarca deneyim, sizin için popülerite ve görünüş güzelliğine bağlı. Ama böyle giderseniz bir gün fena dibi boylarsınız. Görmezden geldiğiniz insanlara da muhtaç kalırsınız.
Gerçi sizin çevreniz de iyidir, sizi seven onlarca arkadaşınız vardır şimdi. O insanların durumuna düşmenize müsaade etmeyecek türden. Sadık, sadık evet ama size değil, statü, yüz güzelliği ve cebinize sadık.
Arkanızdan neler konuşuluyor ve hiçbirini bilmiyorsunuz. Bilmeyecek siniz de onlar isteyene kadar.
Tıpkı bahsettiğim, etrafı izleyen çocuğun, soy ismini dahi bilmediğiniz gibi.
Bir gün sizi gözden çıkaracak o insanlar ve siz o noktaya gelene kadar bir maşa olarak varsınız sadece yanlarında.
En yakın zamanda bunun farkına varmanız, sevmekten de korkmamanız dileğiyle.