Aklımda binlerce soru var. Mesela kimi sevmeli? Nasıl sevmeli? Birini yormadan üzmeden sevebilirmiyiz? Gercekten sevildiniz mi? Bunu hissettiniz mi? Hissetirildi mi? Yada öyle olmasını istedik diye mi öyle hissettik? Bu kadar soru varken hiç bir cevap bulamamak peki buna ne demeli…
İnsan fıtrat gereği sevmek sevilmek ister. Birileri için değerli olsun, değer versin değer görsün ister. Sahte sevgilerin, çıkar muhabbetlerinin, saplantılı aşkların olduğu günümüz dünyasında bu o kadar zor ki. Sevildiğini hissedemiyor insan acaba bana neden böyle baktı, acaba neden böyle dedi, acaba ne isteyecek ki şimdi diyor olduk. Sonra ne mi oldu. Birbirimizi sevmeyi unuttuk.
Sevdiğini söyleyene inanıyoruz sonra bakıyoruz ki birden kaybolmuş ‘ee diyorsun hani seviyordun’ yapamadım diyor. Bir başkası da sen olmaz ben sevmedim derken her fırsatta sevdiğini haykırıyor korkuyorsun. Takıntı mı etti saplantı haline mi getirdi, gururuna mi yediremiyor acaba diyorsun. Bu ikili cıkmaz da ne yapacağını bilemiyorsun işte. Tam olarak bu noktadaki karmaşa iç almaz halde.
Öyle sevmeli ki birini veya birilerini hiç hesap yapmadan, ardını düşünmeden, her şeye göğüs gerecek kadar, kim ne der demeden. Sonuna kadar sevdiğini hissetmeli hissedebilmeli. Ama şu gelmiyor değil aklıma ya gercekten seviyorsa seni sadece sen hissedemiyorsan. His önemli dostlar her anlamda önemli. Yormadan, kırmadan, hayatı dar etmeden sevemez miyiz?Sadece karsılıklı her seye katlanacak kadar ben varım diyebilecek miyiz? Bunu hissedeceğimiz birileri olacak mı? Var mı gercekten? Yoksa hepsi bi hayal mi?
Beni deli eden ve içime oturan o soruyu şimdi size soruyorum. Seveni mi seçmeli? Sevmeyi mi beklemeli?