BİR YERDEN SONRA:
İnsan, bir noktadan sonra yoluna yoldaş, hayatına arkadaş, yarasına merhem aramayı kesiyor.
Geçmişte yaptığı hataları tek tek sıraya koyuyor ve bir yerden sonra, yalnız kalmak, tek ve gerçek seçenek oluyor.
O noktaya kadar elbette deniyor, birini almayı, boşlukları doldurmayı, yarasını sarmayı vesaire ama inanın hiçbir faydası olmuyor, aksine, daha fazla kalp kırılıyor, yepyeni yaralar açılıyor vücutta ve en kötüsü de ruhta.
Ayrılık ertesinde olan insanlara çok iyi bakın.
Yüzlerinde manalı bir yorgunluk ifadesi, ceplerinde bir dolu ağırlık, nefesleri tıkalı, kalpleri kırık, kesik, darmadağın. Onca yol kat edilmiş ama yine en başa, yalnızlığa dönülmüş.
Tabi yolun başındaki halimizi, yolun sonundaki ile kıyaslamamalıyız ki biz bu yolun başında, henüz sevmeyi de sevilmeyi de bilmeyen, tatmamış, yaşamamış insanlardık. Sırf bundan ötürü de deli gibi sevmek istiyor, sevilmeyi arzuluyorduk, daha sonraysa kader bir gün bizi arzularımıza kavuşturdu.
Görece uzun veyahut görece kısa, birtakım hikayelerin iki başrolünden biri yaptı, sevmeye sevilmeye alışmaya başladık derken bir gün bir baktık ki her şey, geride kalmış, artık yalnızız, sevdiceğimizden ayrıyız, belki insani ama genellikle pata küte biten birlikteliklerin, veda arifesini de aşmış, vedamızı yapmışız.
Yüzümüzde manasız bir yorgunluğun yanı sıra burukta bir gülümseme, ceplerimiz ağırlık taşımaktan artık yırtılmaya başlamış, zar zor nefes alıyoruz, kalbimiz? O zaten yok gibi bir şey.
Sorumuzu sormuştuk bundan uzun zaman önce: Sevilmek nasıl duygu? Diye.
Şu an ise şunu sormak istiyorum: Sevildikten sonrası nasıl?
SEVİLMENİN ERTESİNDE:
Günaydın, hatta iki kere üç kere, dört kere, üç bin kere günaydın. Ne de olsa her sabah aldığın günaydın mesajını bu sabah alamadın ve akabinde gelecek sabahlarda da alamayacaksın, en azından kendini, kendine saklamayı seçersen almayacaksın, yoksa git, istediğin ile konuş istediğin ile “Günaydın/İyi Geceler” Döngüsü yarat kendine, bir yerden sonra anlayacaksın yaptığının ne denli bir saçmalık olduğunu.
“Saçmalık? Sevmeye çalışmak saçmalık mı? Ayrılıktan sonra yeni birini kalbe almak saçmalık mı?”
Evet. Saçmalık. Başka bir sorun var mı?
“Neden saçmalık? Hep eskiyi mi anayım? Acı mı çektireyim kendime?”
Hayır çektirme, hayır hep eskiyi de anma ama şunu sakın unutma, bir süre boyunca kendini sadece kendine saklamalısın. Bak, sen, artık sevmeyi de sevilmeye bilen bir kadın/adamsın ve bu seni, insanların bilmem kaç nokta kaçından ayıran özelliğin.
Sen yolunu yarıladın bile diyebilirim.
Oysa günümüzde bile birçok insan, bu hayatta sadece sevmeyi bildiğini zannediyor, zira henüz bir ilişki vesaire yaşamadılar. Tamam kulağa komik gelebilir ama halen daha bazı gençlerimiz ve orta yaşlı insanlarımız, karşı cinsteki birinin elini dahi tutmadılar, bu bir gerçek, sizin gerçeğiniz değil belki ama dünyanın bir gerçeği.
Peki ya böyle bir insana denk geldin diyelim, ne olacak sence?
Söyleyeyim: Sık sık hata yapacak, kalbini zedeleyecek, senin onu bir başkasıyla, tabiri caiz ise eski sevgilinle kıyaslamana yol açacak eylemlerde bulunacak, sevgini hep sorgulayacak, işin trajikomik yanı da ne biliyor musun? Bunları sen de yapacaksın, sadece o yapmayacak, çift yönlü geçmiş izlenim sekanslarınız olacak, ne yaparsanız yapın muhakkak eski ile bağ kurmaya çalışacaksınız, özellikle o insanın biriyle bir geçmişi yoksa, o bunu sizden çok daha fazla yapacak.
Sevmeyi sevilmeyi bilen, vakti zamanında da uzun uzadıya sevmiş ve sevilmiş birisi olan sen.
Sevilmek nedir henüz tatmamış, hissetmemiş, sevmeye gelince, yalnızca platonik sevmiş olan O.
Buram buram yarım kalacaklık kokuyor.
Bir başkasını unutmak için bir insanda yara olursunuz, olmayın.
İlişkilere “Ben” penceresinden bakmak demek, dünyanın geri kalanını unutmak demektir.
Her insanın zaafları ve istekleri farklıdır, bu yüzden eski sevgilinizi, yeni platoniğinizde aramamalısınız, ne de olsa o bambaşka biri, o ise bambaşka biri.
Ve her ne kadar alışmış da olsanız “Eski” olarak anılan birini neden “Yeni” olarak görülen birinde arayasınız ki? Aramamalısınız.
Geçmişi geçmişte bırakıp geleceğin denizine bütün mikroplardan arınmış bir vaziyette girmek kadar doğru bir şey, yok diyebilirim.
Sırf bundan dolayı da “Sevme/Sevilme” süreci sona erdiğinde, kendinize yeni bir ana kucağı bakmamalısınız, en azından bir süre, en azından birkaç yara izi kendini yok edinceye dek.
E tabi ki bu yara izleri de kendi kendilerine yok olmayacaklar ha olsalar bile belirli bir zamana ihtiyaçları var, sürecin gerçekliğini, varlığını, unutmamak gerek.
Sevilmenin ertesinde insanın en çok zoruna giden duygu, elbette sevilmemek oluyor. Nereye baksa sarmaş dolaş çiftler, tozpembe sosyal medya paylaşımları, özenilesi birliktelikler görüyor, hepsi, bunların hepsi, ayrılık ertesi sürecini yaşayan bir insanın gözüne çok daha ütopik geliyor.
Kendini yalnız, sevgisiz, güvensiz hissetmeye başlıyor. Böyle olunca da bir an evvel birini bulmak istiyor, hatta birçoğu istemekle de kalmayıp gerçekten de kesilen bölgeye farklı bir ilaç aramaya başlıyor.
Deniyor, deniyor, tekrar ve tekrar deniyor ama bir türlü olmuyor, çünkü acele ediyor, beklemiyor, sindirmiyor ayrılığı, yapamıyor, sadece atlatmak, üstesinden bir başkasıyla birlikte gelmek istiyor.
Gerçekleri reddetmek yalnızlığını çözemiyor, aksine, yalnızlığına daha da uzun sürecek olan yalnızlıkları katıyor. Veda eden iki ruhtan birini, yalnızca kendi bedeninde yaşatması gerekirken, o diğer ruhları da zehirlemeyi seçiyor.
Bu hayatın hala romantik olduğunu düşünüyor, halbuki düşünceleri, kitaplarda, masallarda, dizilerde, filmlerde görebileceğimiz nitelikteki klişe olay örgülerinden farksız.
Gerçek hayatta aşklar, bir hayli acımasız.
ÖZETLE:
Bir hikâye yaşadık ve bitti.
Buna saygı duymak, kendimizi, bundan sonrasına hazırlamak, gönül defterine bir süreliğine ket vurmak, sevmeye de sevilmeye de bir müddet ara vermek gerekiyor.
Aksi halde gittiğimiz her yere zehrimizi götüreceğiz, yaramız günden güne daha da iltihaplanacak çünkü o an ki duygusal boşlukta biz, hiçbir şekilde mantıklı kararlar veremeyiz.
İstemek için isteriz, sevmeden isteriz, gelişigüzel isteriz, böyle istemelerin sonu da ağır hasarlı yıkımlarla biter hiç şüphesiz.
Sevdik. Sevildik. Mutlu da olduk keza.
Ama o kadardı, hepsi o kadardı. Karakterimizin tam olarak oturması için gerekli olan imtihanlardan biriydi sadece eski aşk hikayemiz bize.