Ah öyle bir konu ki yazsam yazsam sonu gelmez. Yaşımı tam olarak vermeyeceğim ama yaşım çok büyük olmamasına rağmen öyle erkekler çektim ki hayatıma , nasıl buluyorsun bunları dersiniz.
Benim ilk aşkım lisede oldu. Ondan önce aşk hayatımda çok değerli bir şey değildi. Aşık olmanın saçma sapan olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Her şeyim derslerimdi. Bu küçümsenin bedelini aşk bana öyle güzel ödetti ki hayatım bir türlü yoluna girmedi. İlk aşkım dediğim gibi lisedeydi. Okulun popüler çocuğu benim hayatımdan bir beş sene götürdü. Oldum olası çok kitap okurum ve çok fazla şey izlerim. Liseye geçtiğim zaman zaten romantikleşmeye başlamıştım. Romatik aşk filmleri dizileri, aşk kitapları hep kitaplığımda oldu. Belki onlardan belki tamamen kişiliğimden kaynaklı olarak mükemmel aşklar hayal etmeye başladım. İlk görüşte aşka inancı, birisini sevmeye bir ömürün yetmeyeceği düşünceleri falan. Bir kitaptan fırlamış gibi bir aşk hikayesi olsun ister kimse inkar etmesin. Ben biraz fazla kaptırdım galiba kendimi. İlk aşkıma ilk görüşte aşık olmuştum. Üç saniye derler ya. Üç saniye zaman donar.
Benim o üç saniyede beş yılım dondu.
Daha önce defalarca kez gördüğüm biriydi. O an ne oldu bilmiyorum. Belki rüzgar farklı esmiştir. Ama hayallerimde ki o aşkı bulmuştum. Okulun inek, bakımsız kızıda ben oluyorum. 🙂 Böyle anlatılınca uydurulmuş bir klişe zannedilsin de istemiyorum ama olanlar bundan ibaretti. Okulun yakışıklı popüler çocuğu ve inek öğrencisi. Kimse olmalarını beklemezken aralarında doğan aşk. Dizi gibi. Öyle olmadı. 🙂
O bana aşık olmadı.
Hayallerimdeki o aşk asla onunla yaşanmadı. Arkadaşlarımla arkadaştı. Yakın arkadaşlarım öğrendiğinde çoktan çocuğa belli edecek bir sürü şey yaşanmıştı. Bu arada bizim sohbetlerimiz sıklaştı. Belki farkında değildi belki ilgi hoşuna gidiyordu bilmiyorum ama beni umutlandırıcı çok fazla hareketi vardı. Hatta arkadaşlarımı şaşırtacak kadar. Lise işte. Bir gün dayanamayıp ona ondan hoşlandığımı söylediğimde o kadar şaşırdı ki. Muhtemelen böyle bir hamle beklemiyordu. Niyetim hayatıma girecekse girmesiydi. Yoksa tamamen çıkmasıydı. Her gün kendimi yemekten bıkmıştım. Her hareketinden anlam çıkarmaktan yorulmuştum. Öğrendiğinde bir şeyler değişir zannetmiştim ama daha karmaşık bir hal aldı. Çünkü bana olan o tavırlarını değiştirmek yerine yapmaya devam etti. Sizden hoşlandığını bildiğiniz bir kızla biz olamayız dedikten sonra neden flörtleşirsiniz? Ya ilgi manyağısınızdır ya hislerinizi kabul etmiyorsunuzdur. Ben hep istediğim tarafı görmek istedim. Umutlandım. Aşk zaten böyle bir şey değil mi? İnsanı deli eder. Lise böyle geçti gitti. Ona aşkımı itiraf ettiğimde lise sondaydım zaten. Bana karşı hiçbir kabalığı olmadı. O kadar naif bir İstanbul beyefendisidir ki hayran kalırsınız. Ondan zaten onu unutmam bu kadar uzun zamanımı aldı. Mutsuz olmadım hiç. Ağlayarak aradığım geceler oldu. Zorlandığımda, konuşmak istediğimi söylediğimde beni bir kere bile reddetmedi. Kızmadı, yargılamadı. Okulun son günü olanda buydu zaten.
Öyle bir veda etti ki bana bir kere daha aşık oldum.
Lise içerisindeyken onunla çok görülmek istemedim ondan aramızda hep bir mesafe vardı çünkü lise dedikodu kazanıdır.
- İlk olarak uğraşmam gereken bir sürü arkadaşı vardı.
- Çevresinde ondan hoşlanan kızlar akbaba gibiydi ve ben onlarla mücadele edecek bir tip değildim.
- En son olarak bunların karışımı olan şey, dedikodu malzemesi haline gelmek istemiyordum.
Bundan dolayı ne yazık ki kendisini uyarmak zorunda kalmıştım. Okul sınırları içerisinden aramızda bir sınır olmasına dair. Ondan okulda çok konuşmazdım dediğim gibi.
Lisenin son günü bu sebeplerle veda etmeme kararı almıştım. Bir gözüm hep ondaydı ama asla yanına gidemedim. Artık son dakikalarda ben kapıdan yakın arkadaşlarımla çıkarken durdu beni. Arkamdan koşarak. Hayatımda boyunca bir kere bile bana gelmeyen çocuk okulun son gününde bana veda etmek için bana koştu. Nefessiz kaldığımı hatırlıyorum. Vedalaşıp sarıldı. Sonra bir dizi klişesidir yağmur yağmaya başladı. Bir şemsiyenin altında yağmur yağarken biraz sohbet ettik. Kime anlatsam aşk romanından fırlamış aşkımızın sonunun neden kötü bittiğini soruyor.
Sizi sevmeyen birini sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Olan buydu. Kimsenin kalbine zorla giremem değil mi? Farklı şehirlerde üniversite kazandığımızda her şeyin tamamen bittiğine inanmıştım. Ta ki arkadaşlarımız toplu bir buluşmayı yanlışlıkla düzenleyene kadar. Aylar sonra önümde oturup sohbet ettiğinde eskisi gibi içim titremiyordu. Ben o dönemde farklı biri oldum. Dış görünüş olarak. Birilerini şaşırtacak kadar. Galiba ilgisi onaydı bilmiyorum ya da düşünmek istediğim oydu, bilmiyorum. Sonraki karşılaşmamızda ben de ki tek değişilik büyümem dışında oydu ve bu hoşuma gitmedi sanırım. Bilmiyorum. Onu da suçlayamam belki ben de ondan yakışıklı olduğu için etkilenmiştim kim bilir. Biz yeniden flörtleşmeye başladığımızda her şey korkunç bir hal aldı. Çünkü ona karşı bir şey hissedip hissetmediğimden emin olamıyordum. Bir şeylerin olduğu kesindi. Belki de o yarım kalmışlık hissi. Onu tamamlama isteği.
Kafam karışmaya başlayınca dayanamadım. Oldum olası taktiklerle onlarla bunlarla uğraşabilen birisi olamadım. Açık açık konuştum. Bana net olamayacaksa ve bir şey hissetmiyorsa kouşmayı kesmemizi istedim çünkü ben kırılıyordum. Böylelikle aramızda var olan konuşma sona erdi.
Ona hiçbir zaman kızmadım beni sevemediği için. Kimseye kızamam. Aksine bana çok tatlı bir ilk aşk hikayesi bıraktı ama uzunca bir zamanımı aldı. Şimdi ona karşı hissettiğim tek şey geçmişe olan saygım. O hiçbir zaman benim hayatımda normal bir arkadaş olmayacak. Hep bir tık üstü. Ne olursa olsun ilk aşkım. İlk tebessümüm.