İçimde dindirilmemiş,dindirilemez bir şey var.Bu sesini yükseltmek istiyor.İçimde bir sevme isteği var ki aşkın dilini konuşuyor.Ben ışığım.Keşke gece olsaydım!Ama ışıkla çevrili olmak benim yalnızlığımdır.(Nietzsche)
Yalnız kalıp sessizliğin sesini dinlemeye çalışırken bakışlarımız duvarlar üzerinde gezinir.Görüntü,ses yoktur ama açılmış bazı kapılar,paylaşılmak istenen duygular vardır.Önce keşfetmeli sonra fısıldamalıyız.
Evde yalnızken ses olsun diye açtığımız televizyon ve müzik,kendi kendine konuşmalar,kararları eylemlerle değil de seslerle ifade etmeler hep sessizlikteki sesi duymaktan korktuğumuz içindir.Bir tıkırtı geldiğinde usulca eğilerek boş olduğunu ümit ettiğimiz odaları, kafamızdaki senaryoları kontrol ederiz.Hiçbir sorun yoksa tuttuğumuz nefesi özgürlüğüne kavuşturup yerimize geri döneriz.
Bu eylemler umduğunu bulamadığı zaman sineye çekilen zihinler gibi.Bir son gibi görünsede aslında her şeyin başlangıcı.Belirsizlik daha fazla olasılık kurmaya ve insanın içini kemiren varlıklara dönüşür.Bir kitap olsa okumak,bir fotoğraf olsa ışığa tutmak,bir kişi olsa sadece dinlemek yeterdi.Hiçbirinin olmaması ise sessizlik habercisiydi.Replikler hazır ve tercihler yapılmışsa ancak bu sessizlik bozulabilir.Bu gece sessizliğin sesini gökyüzüne fısıldadım.Sesimi duyar mısın?