fazlasıyla yorgun düştüğüm bir gece yaşamaktan. fazlasıyla boşlukta, fazlasıyla hissiz ve olabildiğince bütün duyguları sığdırdığım bi gece şu küçücük bedenime. bağırıyorum, çünkü insanın en azından biri tarafından anlaşılmaya, umursanmaya ihtiyacı vardır. bağırıyorum, çünkü küçük bi çocuğum bu gece, ve benim çikolatamı değil, enerjimi, ruhumu benliğimi aldılar, alıyorlar yavaş yavaş. bağırıyorum, çünkü ben bu gece gidemedim sana, gidemedim ona, gidemedim bi başkasına. kaldım öyle aynadaki yabancıyla her zamanki gibi. bu geceler insanın canını bile alır bilirsin. bu geceler, hani insanın acısı yatışsın diye bedenini hırpaladığı gecelerdir, bilirsin ya. uyuşturuyorum artık kendimi, daha önce başvurmadığım yollarla. yol gösteren yok ve benim gözüm buğulu yaşlarla. ne gidebiliyorum bu yaşantıdan ne de kalabiliyorum. bağırıyorum bu gece çünkü acımı umursayan kimse olmadı, bir şekilde yanımda kalanlar, gideceğim fikrine korkanlar hatta merhem olmaya çalışanlar oldu, ama kimse olmadı yorgunluğumu umursayan. insanlar biraz böyle değiller midir? kendilerine yarayan bir şey bulup, onu sonuna kadar sömürüp çeker giderler insandan. bu gece bi kuyudayım. bu gece o kuyuda yalnız değilim var 3-5 kişi daha. ama onların yeryüzüne çıkması için merdiven olmuş gibiyim, kuyuda son kalan ben olmuş gibiyim ve üstten kimse el uzatmamış gibi. öyle acımasızım kendime bu gece. daha nereye kadar gider böyle diye soruyorum geceye. cevap yok. rehber yok. ve ben yitip gidiyorum. ne soran var ne bilen içimdeki zorbayı. bu evin camlarından kimse bakmıyor içeriye. odalarına girmiyor, duvarlar neden yıpranmış demiyor. dışardan korunup göç ediyorlar. hiçkimseye değil kızgınlığım, dargınlığım. soğuk fayansta uyuşan bedenimle yakındır son vedalar.
sessiz yardım çığlığı
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
1 Yorum
Beğenilenler