Günlük hayatta hepimiz yaşamışızdır. Yanımızda birinin yemek yeme sesi, saat tik-tokları veya etrafımızda durmadan konuşan insanlar nedeniyle çoğu kez çıldırmanın eşiğine gelmiş olabilirsiniz. Bunun şiddetinin ne seviyede olduğu insandan insana değişsede çoğumuz aslında bunun bir rahatsızlık olduğundan habersiziz.
Dilimizde Mizofoni olarak geçen rahatsizlik yabanci literatürde “misophonia” olarak geçmektedir. Aslında farkında olmasakta günlük hayatta birçok kişinin muzdarip olduğu bir hastalıktir kendisi. Örnegin kendi adıma konuşmam gerekirse ben yaşadıgım bu durumun bir psikolojik rahatsızlık oldugunu yeni ögrendim. Şunu da belirtmem gerekir ki, henüz bir psikoljik teşhis konulmadı bu sadece benim tahminim.
Bu konudaki hassasiyetim 2020 Mart ayında işten çıktıktan sonra daha belirgin olmaya başladı. İşim gereği , günümün 10 saatini (hatta bazen daha fazlasını) insanlarla ve gürültüyle geçirmek zorundaydım. Istifamdan sonra ailemin yanina gectim ve her sey buradan sonra başladı. Önce ailemdeki bireylerin yemek yerken çıkardığı seslerden rahatsız olmaya başladım. Sonra sabahtan akşama kadar açık olan televizyon sesi beni sinirlendirmeye başladı. Televizyonu zaman zaman kapatmayı istesemde ailem buna alıştığı için çok kabul görmedi. Bunu da, karantina zamanında sürekli içiçe olmamızın verdiği bir bunalım olarak gördum. Dışarı yürüyüşlere çıktım. Günde 1 saat kafa dinlemek için yakınlardaki parklara yürüyüşlere çıktım. Ama ben ne kadar kaçsam da karşıma başka gürültüler çıktı. Etrafta sürekli yüksek sesle konuşan, müzik dinleyen insanlar doluydu. Çıldırtacak derecede olmasada yine de rahatsız oluyordum bu seslerden. Olmuyordu, gürültü konusunda hayatıma bir ‘pause’ butonu koyamıyordum bir türlü ama gitgide sessiz bir ortama olan ihtiyacım daha da artıyordu. Üstelik artık benimle konuşulması bile sinirlerimi bozar hale geldi. Sabah gözümü açtıgımda etrafımda insan, akşam gözümü kaparken etrafımda insan vardi ve aile evi geleneği günün her dakikası annem benimle konuşup dedikodu yapma, gördüğü duyduğu her şeyi benimle paylaşma ihtiyacı duyuyordu. Birkaç kez öfke patlaması yaşadım bu konuda “Ne olur biraz sessizlik istiyorum! ” diye; ama malesef bu isteğim şımarıklıktan öte kabul görmedi.
Sonra araştırdım gerçekten şımarık mıyım acaba diye ve “mizofoni” rahatsızlığını ögrendim. Profesyonel teşhis konmadan ben buyum diyemem tekrar söylüyorum sadece böyle bir durumun aslında şımarıklık değil ciddiye alınması gereken bir durum olduğunu ögrendim.
Halk arasında henüz yeteri kadar bilinmese de bu rahatsızlıktan muzdarip olanların sayısı azımsanmayacak kadar çok!