#ÇokYalnızımLan serisi ile adı üstünde saçmalayacağız gari, okuyuverin bari ツ
İklim´in Doran
Kendime verdiğim sözleri tutmuyorum ki ben…
Sonuçta onlar beni tutsa, daralırım;
“Bi’koy’verin dâ” derim.
Hayır… Karadenizli olduğum için değil, öyle söylemeyi sevdiğim için ‘dâ’ derim.
Zaten ben hep derim;
Söylediğimi yap, yaptığımı yapma, sağa sola / üçe beşe bakma, dediklerimi yabana atma!”
Gerçi atsan da olur. Tabii… Yaban’da yaban hayvanları nasiplenir attıklarından.
Çünkü hiçbir şeyi ziyan etmemek lazım biliyosun.
Biliyosun da yapmıyosun!..
İşte; insan çocuğu böyle. “Yapma” dersin yapar, “Etme” dersin eder. İnsan evladını sinir eder!
Yok… İnsan evladını derken; ‘insan yani ebeveyn olan evladını yani çocuğunu sinir eder’ manasında demedim.
Derken dememek de nasıl oluyorsa artık?!.
Hem ana baba çocuğunu niye sinir etsin ki canım?!.
Hem ana hem baba etmez ama bazen tekil olarak olabilir belki. O da ‘ belki’ yani!
İyi ki çocuğum yok anam babam…
Çocuklar ebeveynlerini sinir ediyor bi’kere. Tabii canım.
Bi’kere de; ‘bir kez’ manasında değil.
Aman…
Hiçbir şey de kendi manasında değil. Bu nedir yâv?!.
Her şey ne kadar manasız.
Yoruldum yeminle.
Şöyle azından kararından bir kahve olsa makbûle geçerdi doğrusu.
Bak nereden de nereye? Ortaokulda ‘Makbule Geçer’ diye öğretmenim vardı ya!
Lakin o makbule bu makbûle değil.
Zaten o köşe yaz köşesi, bu köşe kış köşesi de değil. Kim kaybetmiş de ben bulacağım acaba iki artı bir evde istediğin köşeyi?… Piii…
Köşeyi dönmek de kolay değil öyle, ayrıca. Dönmek de zor tabii bu arada.
Hadi çektin gittin diyelim, öyle kuyruğu kıstırıp dönmek kolay mı?
Döndüğünde, döndüğünü de başka yöne dönmüş olarak bulabilirsin çünkü belki?!.
Of… Başım döndü. Çok düşündüm ya, ondan.
Ondan bundan, ordan burdan derken geçip gidiyor be zaman…
Zaman zaman da böyle oluyor işte.
Ne idüğü belirsiz bi’ his gelip çörekleniyor bünyeye.
Zaten belirsizliği hiç sevmem. Ne o öyle canım?
Neyse o! Tak, tak!
Belirli olacak, muallakta kalmayacak! O kadar!
Hayır neye, kime atarlanıyorsam durduk yere?..
“Durduk yere” diyorum da, öyle mal gibi durmuşum odanın kapısında, konuşuyorum kendi kendime vır vır.
Kendim söylüyor, kendim dinliyorum.
Zaten kendim edip, kendim buluyorum hep.
Aa… “Buluyorum” deyince aklıma geldi bak; telefonumu aramaya gidiyordum ben diğer odaya! Tabii ya…
Bir ara; “Çaldırsam kolay bulurdum aslında, di mi?” dedim ama bu manasız fikri hangi kafayla sorduğumu sorguladım ayılıp!
Ha, bak; ‘çaldırsam’ diyorum ya? Yani; “Bi’ hırsız gelse de, çok isteyip binbir taksitle alabildiğim güzel telefonumu utanmadan arlanmadan alıp gitse de; ben de polise bildirmek suretiyle kolaycacık bulurdum.” demek istemiyorum.
Niçin böyle saçma bir şeyi demek isteyeyim ki canım?..
Demek istediklerimi diyemiyorum zaten ben öyle hemen. Hep bundan oluyor şişinmelerim, gerilmelerim. Tabii… Kimseye bir şey diyeme edeme, at içine, at içine şişine şişine…
İşte, laf da lafı açıyor anacım, n’apayım? ‘Şişine’ deyince aklıma geldi;
Şöyle iki şiş alsam, üstüne kuşbaşıları geçirsem… Yok ayol ne kuşbaşısı, eti? Şaka şey yapıyorum. Etin kilosu kaç lira, haberin var mı senin?.. Hey yavrum hey…
Örgü şişi diyorum! Alsam iki tane, örsem Türkan Şoray ya da Zeki Müren kirpiğini tane tane hobi şifası niyetine… Acep daralım geçer mi?
Yoksa bi’ ip neyin alsam da boncuk mu dizsem?
Ay, yok anam, asıl o zaman daral geçiririm.
Pekii… Bu daral bünyeyle ben günlerimi nasıl geçiririm?
Hep söz veriyorum kendime; şöyle iki üç hobi edineyim de, dünyayı kendime dert edinmeyeyim diye ama işte…
Kendime verdiğim sözleri tutmuyorum ki ben!..
Çok Yalnızım Lan
(ÇYL Hikayeleri)