Bu hayatta neyin ne kadar değerli olduğu, bizim o şeye verdiğimiz önemle ölçülür. Kimi insanlar için konum her şeyin üzerindeyken, kimileri para için yaşarlar, hatta yaşatmakla kalmaz paranın kölesi olurlar. Herkesin bir seçimi vardır ve insanların ayrıştığı nokta tam olarak budur. Herkes kendi seçimlerinin peşinden giderken başkalarına yabancılaşır. Başkaları için değerli olan şeyler onlar için önemsizleşir. Oysa kendileri de aynı durumdadır. Değer verdikleri şeyler başkaları için değersizdir.
Nasıl yaşamalı insan?
Sahip olmak için çaba sarf ettiği şeyler uğruna tüm bir hayatı vermeli mi? Yoksa kendi için değerli olan şeylerin yanı sıra başka değerleri de görebilmeli mi?
Bu soruyu kime sorsak ikinci ihtimalin çok daha iyi olduğunu düşünür ve o ihtimali seçer, ancak kimse bu düşünceyle hayatına yön vermez.
Peki biz insanlar? Biz ne istiyoruz bu hayattan?
Suratımızda binlerce yük taşıyoruz ve biliyoruz ki bu yükler bizimle gelmeyecek, çünkü insanların dertlerine toprağın altında yer yoktur. Sırtımızdan bu dert kafesini atmanın vakti gelmedi mi?
“İkimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım” demiş Turgut Uyar. Göğe bakmanın zamanı gelmedi mi sence de? Hayatındaki tüm olumsuzlukları bir kenara atmanın zamanı gelmedi mi?
Ne kadar çok okunmamış kitap var sahaflardan… Ne kadar çok okşanmamış kedi, köpek var sokaklarda… Ne kadar çok biz barış yarınlarda…
Çaresizliği bugünlere gömüp, yarınlara bakmanın zamanı gelmedi mi?