Affetmek… Yazması çok kolay fakat uygulaması her zaman o kadar da kolay olmayan bir kelime. Bu kelime çoğumuzun hayatına bir şekilde dâhil olmuştur. Örneğin, “Bu yaptığını nasıl affedeceğim?” gibi cümleleri bir başkası için kurarız. Fakat affetmek her zaman karşımızdaki kişiler ile ilgili olmayabilir. “Bunu yaptığım için kendimi nasıl affedeceğim?” işte bu cümledeki gibi bazen nasıl affedeceğimizi bilemediğimiz kişi kendimiz oluruz. Peki, bu soruların cevabı ne olmalıdır? Her zaman affeder miyiz yoksa “nasıl affedeceğim” değil “neden affedeyim” diye mi düşünmeliyiz. Affedersek ne olur? Affetmezsek ne olur? Ve tabii ki sonuç yalnızca affedilecek kişiyi mi etkiler yoksa bizi de etkiler mi?
Her birimiz çevremizdeki bireylerle sosyal ilişkiler kurarız. Kimi zaman bu ilişkilerde anlaşmazlıklar ve çatışmalar ortaya çıkabilir. Bazen bunları kolayca çözerken, bazen çözüm bulmakta zorlanıyoruz. Bu ve benzeri durumlar sonucunda öfke, hayal kırıklığı, güven kaybı gibi duygular yaşayarak incinebiliyoruz. Tam bu noktada bir kez daha aynı şeyleri yaşamamak adına kendimize pek de işlevsel olmayan koruyucu kalkanlar geliştiriyoruz, affetmeme gibi…
Kimi, neyi, neden affedemediğimiz iç dünyamızda kendimizle en çok savaştığımız konulardan. Yaşantılarımızı algılayış biçimimiz o kadar farklı ki kimimiz affettiğimizde o insanın suçunu hafiflettiğini düşünüp bunu yapamazken kimimiz için ise affetmeme tamamen motivasyon kaynağına dönüştürülebiliyor. Maslow’un annesine nefretinden o ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisini oluşturması gibi…
Affetmenin bizim yükümüzü de hafifleteceğini bildiğimiz halde bu konuda neden zorlanırız? Pek çok insan affetmeyi unutmakla eş değer görmektedir. Bununla birlikte affetmeyi hata yapan kişinin suçsuz olduğunun bir göstergesi olarak ele almaktadır. Fakat affetmek sanıldığı gibi yapılan hatayı unutmak ve yok saymak değildir. Kişinin, yapılan hataya karşı kin tutmak ve intikam almak gibi olumsuz durumlardan kendini kurtarmasıdır (Güven ve Erdem, 2020). Bu nedenle affetmenin bir tür barışma, yapılanı unutma değil de psikolojik iyi oluşumuzu sağlama yolu ve kendi iyiliğimiz için gerekli bir süreç olduğunu fark etmeliyiz.
Affetmeyi reddettiği her kişi için torbasına bir patates atıp torbayı da sürekli yanlarında taşımakla görevlendirilmiş öğrencilerin hikâyesi, bu konu için oldukça güzel bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrencilerin affetmedikleri kişi sayısı arttıkça torbadaki yük de artmaktadır. Bu yükü taşıyan da yine affedemeyen öğrencinin kendisidir. Bu örnekte de görüldüğü gibi affetmek ya da affetmemek yalnızca karşımızdaki kişiyi etkileyen bir durum değildir. Bu sürecin asıl odak noktası affetmek ve etmemek arasında tercih yapacak olan kişidir.
Şimdi şarkılara, filmlere, yaşantılara konu olmuş affetmeyi detaylıca inceleyelim.
Affetme: kişinin yaşadığı olumsuz bir deneyim sonrasında hissettiği hayal kırıklığı, öfke, kin, intikam gibi yıkıcı duyguları bilinçli bir çaba göstererek olumlu duygulara (empati, anlayış vb.) çevirme sürecidir. Bu sayede bireyler psikolojik ve fizyolojik olarak daha sağlıklı bir yaşam sürebilmektedir (Güven ve Erdem, 2020).
Hepimiz biricik olduğumuzdan affetme de kişiden kişiye değişen bireysel bir süreçtir. Affetmeyi kolaylaştıran (özür dileme, empati) ve zorlaştıran (kişilik, aynı hatanın tekrarlanması) faktörler nedeniyle çeşitli tepkiler oluşabilmektedir (Scobie ve Scobie, 1998)
Affetme Türleri:
İçi Boş Affetme: Mağdur kişi, suçlu kişiye affettiğini belirtse bile duygusal anlamda affın sağlanamadığı durumdur. Kişiler arası iletişim, davranış devam eder fakat içsel olarak af sağlanamamıştır.
Sessiz Affetme: Mağdur kişi suçluyu affeder fakat bunu ona söylemez. Kişiler arası iletişim yoktur fakat içsel af sağlanmıştır.
Tam Affetme: Kişi incindiği bireyi affeder. İçsel af sağlanmıştır, kişiler arası iletişim devam eder.
Affetmeme: Kişi incindiği bireyi, durumu affetmez. Kişiler arası iletişim yoktur.
Kendini Affetme: Kişi hatasını kabullenir. Kendini eleştirme, yargılama, cezalandırma gibi arzularını bilinçli bir çaba göstererek olumlu duygu ve davranışlara dönüştürür. Affetme süreçlerinden en zoru budur. Kişi başka birini empati kurarak affedebilirken kendine çok acımasızca yaklaşabilir. Aynı zamanda affedemediği kişiden uzaklaşma şansı varken, kendisinden kaçamaz.
Yargılayıcı tarafımız yalnızca davranışlarımızdan değil düşüncelerimizden bile bize katı şekilde yaklaşabilmektedir. Bu durum benlik algımızı zedeleyerek olumsuz duygular edinmemize yol açabilir. Sürekli öfke, anksiyete, pişmanlık, ümitsizlik gibi duygular yaşamamıza neden olabilir. Bu da kendini affetme sürecini daha da zorlaştırır.
Durumu, Olayı Affetme: Kişinin kontrolü dışında gelişen, engelleyemediği deprem, sel gibi doğa olayları ya da bir hastalık sonucunda zarar görmesi olarak tanımlanabilir. Kişi böyle anlarda öncelikle: “Neden benim başıma geldi, neden ben? “gibi tepkilerde bulunabilir (Besim, 2017).
Affetmekle ilgili yapılan çeşitli araştırmalarda, affedememenin kişiye hem psikolojik hem de fizyolojik açıdan zarar verdiği belirtilmiştir. Kin ve nefret gibi olumsuz duygular ve stres kişide çeşitli sağlık sorunlarına sebep olabilmektedir. Affedememenin kişiye etkileri, örneğin bu stresi ömür boyu bir yük olarak taşımak vb. kalp ve damar hastalıklarına sebep olabilmektedir. Affedemeyen kişideki kaygı ve depresyon beraberinde çeşitli psikolojik rahatsızlıklara da sebep olabilmektedir (Çapcıoğlu, 2015).
Peki tüm bu ruhsal ızdırapları bir yana bırakmayı öğrenmek daha iyi olmaz mı? Ne olursa olsun şu kişiyi, yaşantıyı, anı asla affetmem dediğiniz kişi ya da kişiler kim diye sorgulayalım önce. Sonra affetme sürecinin bu insanları hayatınızın eski konumuna getirmek olmadığını fark edelim. Bizim amacımız kafamızın içinde dönüp duran düşünceleri, susmayan sesleri durdurmanın bir yolu olarak kendimizi özgürleştirmekten geçmelidir. Sürekli aynı sorgulayışlar “Neden böyle oldu, bana bunu nasıl yaptı?” gibi düşünceler geçmişi değiştirmez. Fakat bunu kabullenmek, olan oldu artık diyebilmek affetmenin ilk adımı olup, içsel huzura kavuşmamızı ve ruhumuzdaki zincirlerden kurtularak geleceğe daha özgür adım atmamızı sağlar.
Kaynakça
Besim, G. (2017). Üniversite öğrencilerinde affetme, bitirilmemiş işler ve öfke (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Çağcıoğlu, F. (2015). Affedicilik değeri üzerine. Toplum Bilimleri Dergisi, 9(18), 115-138.
Güven, N. ve Erdem, T. (2020). Affetme: Kuramsal bir değerlendirme. International Journal of Current Approaches in Language, Education and Social Sciences, 2(2), 582-611.
Scobie, E. D. ve Scobie, G. E. W. (1998). Zarar veren olaylar: Algılanan affetme ihtiyacı. Sosyal Davranış Teorisi Dergisi, 28 (4), 373-402.