Okuduğum kitaplar içerisinde haşhaşileri ve Hasan Sabbah’ı anlatan en iyi 2 kitaptan birisi doğrusu. Birincisi ise Vladimir Bartol’un Alamut Kalesi kitabı.
Hasan Sabbah, Nizamülmülk, Ömer Hayyam’ın ile başlayan roman bize Hasan Sabbah’ın önceki hayatında da neler yaptığını anlatıyor. Daha sonrasında yani 2. Bölümünde ise İran Devrimini ele alan roman, 1. Bölüm ile 2. Bölüm arasında kişi benzerliği ile bağ kurduruyor.
Kitap içerisinde benim en dikkatimi çeken yer Hasan Sabbah, Nizamülmülk ve Ömer Hayyam’ın arkadaş olması. Selçuklu Sultanı Melikşah, sarayın harcamalarının denetlenmesini istiyor. Ve Ömer Hayyam’ın önerisi üzerine Hasan Sabbah’a bu görev veriliyor. Günler, aylar süren incelemeden sonra Vezir Nizamülmülk’ün yaptığı yolsuzlukları tespit ediyor. Melikşah’ın bunu öğrenmemesi gerektiğini isteyen Nizamülmülk, Hasan Sabbah’a iftira atıyor. İftira sonucunda Hasan Sabbah saraydan kaçar. Yakalandığı yerde kafası gidecek olan Hasan Sabbah, vezirden intikam almak için yeminler eder.
(Bu bölümde Hasan Sabbah’ın önceki hayatında sıradan, doğru bir adam olduğunu anlıyoruz.)
Daha sonrasında intikamını alabilmek için ve yakalanmamak için çok büyük bir güce ulaşması gerektiğini düşünen Hasan Sabbah, Haşhaşiler tarikatını kurar ve bu tarikatı bir çok açıdan güvenli olan Alamut Kalesi’ne taşır.
Suikastleri soygunlar ve talanlar için kendi elemanlarını yetiştiren Hasan Sabbah, günün birisinde yetiştirdiği bir adamını veziri öldürmesi için görevlendirir ve vezirin yanına kadar yerleştirir. Bir sefer sırasında vezir Nizamülmülk’ü öldürtür. Nizamülmülk kendisini öldüren kişinin Hasan Sabbah’ın intikamını aldığını ölüm anında öğrenir.
Kitabın 2. Bölümünde 1000 yıl sonrasını yani İran Devrimini anlatır. Orada ki kurgu kişileri 1. Bölümdeki kişilerle bağdaştırır.
Rubaileri ile ünlü bilim adamı Ömer Hayyam hakkında da bilgiler mevcut. Cihan adında bir sevgilisi yaşayan Hayyam, evlilik ve çocuk sahibi olmak üzerine “ ben beni dünyaya getirenlerin günahını çekiyorum. Bu acıyı kimseye çektirmeyeceğim. Ne mutlu dünyaya hiç gelmemiş olanlara” diyecektir.
Evet bizde diyoruz. “ Ne mutlu dünyaya hiç gelmemiş olanlara”
Ben kitabı çok akıcı, sürükleyici ve aynı zamanda öğretici buldum. Kesinlikle okunması gereken eserlerden olması gerektiğini düşünüyorum.