Sen geldin; gelişinle beraber huzuru, maneviyatı ve yardımlaşmayı da beraberinde getirdin… Bu öyle bir yardımlaşma ki; insanoğlu maddi durumu düşük seviyede olanları arar oluyor. Tüm güzellikleri içerisinde barındıran Ramazan ayını yaşamaktayız. Yüce ALLAH’ın biz bazı kullarına en büyük hediyesi. Bazı kullar diyorum çünkü yaşarken bu güzelliklerin değerini bilmeden yaşayanlar var aramızda. İbadetin anlamını bilmeyenler Ramazan-ı Şerifi nereden bilecek, nasıl tatlı bir huzur olduğunu nereden bilecekler…
Küçük bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum sevgili okurlar.Ben engelli bir bireyim bilenler biliyor. Küçük yaşlarda kapıldım bu güzel manevi esintiye. Annem her anne gibi, çocukluğumu öne sürerek oruç tutmamı pek istemiyordu.Bunda durumumun etkisi var mıydı? Bilmiyorum fakat ben ufacık bir tehditle annemi beni sahura uyandırmaya mecbur bırakıyordum. Diyordum ki “Beni uyandırmazsan orucumu aç tutarım.” J O yaşlarda anneler çocuklarına kıyamaz ama şunu unutmayalım, ben bu sözü çok severim ve doğruluğuna inanırım: Ağaç yaşken eğilir. Büyüyünce tutar demeyelim. Hevesleri diriyken oruçlarını
Tutmalarına müsaade edelim.
Ramazan denince akla sağlık problemi olmayan bireyler oruç tutabilir düşüncesi yer etmiştir. Bir engelli bireye oruç tutup tutmadığı sorulduğunda karşı taraftan olumlu cevap gelince, Nasıl tutuyorsun? Zor olmuyor mu?Gibi tepkiler verilir. Engelli bireyler cennetlik olarak görülür. “Tutmasan da olur cennetliksin zaten.” gibi sözlerle karşılaşır. Ramazanın güzelliklerinden faydalanmak herkesin hakkıdır. Oruç uzuvlarla yerine getirilen bir ibadet değil. Eğer kişi rahatsız olmuyorsa ve herhangi bir hastalığı yoksa engelli engelsiz fark etmez oruç tutabilir. Kuran-ı Kerim’de uzuv eksikliği olan oruç tutamaz diye bir ayet var mı? Bazı engellilerin uzuvları tamdır fakat ya trafik kazası sonucu felçli kalmıştır ya da küçükken geçirmiş olduğu hastalıktan dolayı engeli bulunmaktadır. Bu gibi durumlar oruç tutmaya engel değildir. Bunun bilincinde olarak yaşarsak yukarıda sıraladığım sözleri sarf etmemiş oluruz…
Yaşıyorsak ve bu mübarek aya erişmişsek, yüce ALLAH’a şükür etmemiz gerekir. Değerini bilerek sevap defterimize kat be kat sevap ekleyelim.Heybe ne kadar dolarsa o kadar ahirette tartının sevap kısmı ağır basar.Geçen sene aramızda olanlar bu sene aramızda değiller. Umarım bu dünyadan göçüp gidenler benim gibi düşünüp, her Ramazan’a rastladıklarında “Selam sana ey on bir ayın sultanı” deyip, onun bahçesinde yeşeren mis kokulu ağaçların sevap dolu dallarından birer ikişer meyvelerinden heybelerine doldurabilmişlerdir. Kıyamet günündeyse o heybelerden acı meyve mi yoksa tatlı meyve mi çıkacak hep beraber göreceğiz…
Bakalım yüce ALLAH’ın tartısı hangi meyveyi ağır tartacak.Neden güzel şey kısa sürer bilir misiniz? Alışkanlık olmaması ve değerini bilelim diye. Ramazan ayının da bir sonu var.O geldi mi bütün kötülükler yok oluyor. Sanki Ramazan ayından korkarmış gibi. Keşke on bir ayın sultanı giderken, onun gelişine sevinen oruç severleri de beraberinde götürebilse. Ardından gelecek olan kötülüklere karşı korumak adına…
Rukiye Türeyen!