Bu hafta benim için çok zorlu geçiyor. Nedenini anlamadığım bir şekilde bulduğum ilk fırsatta soluğu burada almak istedim. Ancak yaşanan her şeyin olduğu gibi bunun da bir sebebi ve muhakkak ki bir manası var. Neresinden tutsam elimde kalacak, ayrı ayrı gecelerden hatta ayrı ayrı ömürlerden peyda olmuş bir haftadan bildiriyorum. Ben yani Berna Yılmaz bu haftada kaçınılmaz hatta akıl almaz bir şekilde büyüdüm. Çaresizlik kavramını bu kadar hissettiğim başka bir dönemimi hatırlamıyorum. Kendimi düşürdüğüm bu durumdan çıkaracak tek kişi benim bunu nasıl yapabilirim bilmiyorum.Açıkcası işleri nasıl düzene koyacağım bilmiyorum. Ama korkmuyorum da çünkü sarpa sardığında oradaydım. Bu olayı bir sonraki yazımda yazmayı düşünüyorum. Ara ara yaşadığım bu olaydan izler muhakkak bulacaksınız. Bir şeylerin orada öylece durup sizin onu almanızı beklemesi kadar bedbaht bir şey olamaz diye düşünüyorum. İnsan bu kadar irade ile donatılmamalıydı. Öyle ki, bazı zamanlar iradem acıyor. Kungfu Panda filminde “yaralar iyileşir, izler değil” demişti bilge keçi hatırlar mısın? Yine Arabalar filmindeki Meytır “vuruklarımı yaptırmam, çünkü onlar benim anılarım!” diye çıkışmıştı onun paslı boyasındaki izleri silmek isteyen arabaya. Bu mesele şimdilik burada kalsın, yazmaya devam etmeyeceğim. Her şey bir süreliğine sabit kalsın. Silinmeden ve kaybolmadan. Bu meseleye döneceğiz Berna. Yaşamım öyle ya da böyle akarken, o akıntıya karşı kulaç atmadığım halde yine içten içe nefes nefeseydim. Kimse fark etmez ama insan bazen arkadaşıyla kahve içerken, bir çorba karıştırırken, yatağına sere serpe uzanırken dahi nefes nefese kalabilir. Başlangıcını bilmediğim bir zamandan beri nefesimi düzeltemedim. İnsan ha deyince nefesini toplayamıyor işte. Toplasa, üflese bir neyin dudaklarına nefesini, belki de ses çıkaramayacak. Belki de ondan toplamıyor.
İlginizi Çekebilir