Sanat’ın çemberinde “oldum”culuk yoksa, paralel olarak tamamlanma da yoktur. Sanat; bir nevi sürekli gelişme, sürekli yenileşme demektir. Bu sadece tiyatro ile sınırlandırılamaz. Resim,müzik,sinema da buna dahildir. Ve diyeceğim o ki, sınıflara ayırdığımız bu dallar evrensel ve bir o kadar da özgündür. Ben, bir defalığına icra edilen sanatın tekrarlanabileceğini düşünmüyorum. Örneğin; bir sanat ürününün gerçekleştikten günler ya da haftalar sonra yine aynı şekilde yansıtılabileceğini, hatta hataların bile hep aynı yerde yapılabileceği kanısında değilim. Çünkü dediğim gibi bağlar arası sürekli bir değişim ve gelişim durumu vardır.
Türkiye’de sanat kendini gösterebiliyor mu? Aslında evet. Duvarları yıksalar, ah bir yıkabilseler…Sanat’ın kendini göstermekle ilgili bir kaygısı yok. Sanata müdahale, sanata zorbalık ve en önemlisi sanata olan bakış açısının yoksulluğu hat safhada.
Geçmişi M.Ö. 700lü yıllara dayanır. İlk insanların çizdiği resimler, oyduğu kayalar da sanatı meşrulaştırır. O zamanlar devlet yoktu, o zamanlar dayanışmanın alt kümesi vardı ve yaratıcılığın evrenselliği…
Devlet’in olduğu yerde hayal dünyası kısıtlanır. Yazılan oyunlara, sanatçıya, bu dünyaya birçok güzel eser bırakıp gitmiş olanlara bile saygı yoktur. Oyun metninde hoşlarına gitmeyen bir kelime bile eser’in yasaklanmasına veyahut oyuncunun hayatına dair hoşlarına gitmeyen,uyumsuz bir şey yakalamaları, -yakalamaları diyorum, çünkü sanata bu gözden bakıyorlar- belki de onun bir daha sahneye çıkamayacağının göstergesidir. Oyun sırasında sahneden alıp götürülen sanatçılar da geçti, geçmekte bu ülkeden.Onlara yapılan saygısızlık Haldun Taner’lere, Aziz Nesin’lere, Oğuz Atay’lara yapılmış sayılmaz mı?
Toplum, yine toplum elverdiğince çeşitli yollarla sesini duyurmaya çalışsa da kurulu düzeni değiştiremiyor. Bu işin teorik kısmıyla ilgilenmeyip, sadece ego becerisini ön plana koyan insanlar alkışlanırken, ustadlar bilinmiyor, okunmuyor. Bu duruma mecburen kayıtsız kalmak sanatçının aslını da üzüyor. İşte tam da burada toplum için sanat bakış açısı devreye giriyor ve toplum olarak ektiğimizi biçiyoruz.
Ezgi BAYRAMOĞLU