Yakın geçmişte, Darren Aronofsky yönetmenliğini üstlendiği Siyah Kuğu adlı bir film izledim. Yorumlardan anladığım kadarıyla pek sevilen bir film değil, her neyse bu da bizim konumuz değil aslında. Şimdi okurken diyeceksiniz ki konumuz olmayan bir filmden neden bahsediyor. Filmi izlerken filmde geçen bir cümle çok hoşuma gitti. “Sana engel olan şey senden başkası değildir.” Filmi izledikten günler sonra dahi bu cümle aklımdan çıkmadı. Öyle değil mi sahiden bize engel olan aslında bizden başkası değildir. Kendimize sürekli engeller koyuyoruz, sınırlar çiziyoruz ve belirlediğimiz kalıplara sığmaya çalışıyoruz hep. Kendimize göre ayarladığımız bir konfor alanımız var ve bundan çıkmak istemiyoruz, çıkmak zorunda kaldığımızda ise her şeyi tamamen yok etmek pahasına da olsa vazgeçişler sergiliyoruz. Kalıplar belirlediğimizi söylemiştim, aslında bu kalıplar bizim hayattaki başarısızlıklarımıza, vazgeçişlerimize bir zemin mi hazırlıyor yani bizim hazırda bulunan bahanelerimiz mi bunlar?
Bunları kendime de yapıyorum ve son zamanlarda beni çok rahatsız etmeye başladı. Artık bu duruma bir son vermem gerektiğini düşünüyorum ki galiba bunu yapmaya ufaktan ufaktan da başladım.
Kitap okumayı çok seviyorum ve okuduğum kitapların fotoğrafını çekerek onları yorumladığım bir bookstagram sayfam var. Çektiğim fotoğraflara çok özen gösteren bir insanım çünkü yazdığım yorumlara dikkat bile edilmiyor eğer görsel dikkat çekici değilse. Malumunuz artık gösteri kültürünü yaşıyoruz ve İnsanlar okumaya çok önem vermiyor. Her neyse bu da uzun uzadıya yazacağımız bir blog konusu zaten. Fotoğraflarımı çektiğim bir saat aralığı var benim yani aslında kendimi öyle şartladım ve ‘o saat diliminden başka zamanlarda fotoğraf çekemiyorum ya hiç güzel çıkmıyor’ kalıbına sığdırdım kendimi ve o kalıba göre şekil aldım. Daha sonra şartlar gereği artık o saatler içerisinde fotoğraf çekememeye başladım çünkü buna hiç vaktim olmuyordu. Peki ben ne yaptım sizce. Tabii ki artık fotoğraf çekmeyi bıraktım ve artık paylaşım yapmamaya başladım. Bu süreç 6 ay gibi bir süre böyle devam etti. Sonradan düşündüm de çok severek yaptığım ve bana keyif hatta huzur veren bir işi sırf kalıplarımdan çıkmamak adına bıraktım. Başka bir saat diliminde fotoğraf çekme yasağı varmış gibi sanki. Rahatsız olmaya başladım bana engel olan şu an ki işim mi? Yoğun çalışmam mı? Hayır hiçbiri değil. Bana engel olan yine benim. Kendimi şartlandırdığım saatten dışarıya çıkmamam. Hiç doğal ışık olmayan bir saatte fotoğraf çektim bir gün ve fark ettim ki o da gayet güzel çıktı, neden daha önce denemedim diye kızdım kendime.
Yani demem o ki şartlar her zaman bizim istediğimiz gibi gitmiyor bazen kalıplarımızdan, konfor alanı dediğim alandan çıkmak zorunda kalıyoruz böyle zamanlarda sudan çıkmış balığa dönmek yerine akışa ayak uydurmamız lazım. Sınırlarımızı daha geniş çizmeliyiz. Kendimize kurallar koyarken bu kuralları esnetmemiz gerektiği zamanlarda zorlanmadan esnetip yola devam etmeliyiz. Bazen hiçbir şey bizim düşündüğümüz gibi gitmeyebilir, beklentilerimiz karşılanmayabilir. Böyle zamanlarda ‘neden benim istediğim gibi olmuyor hiçbir şey ama ben böyle hayal etmemiştim’, demek yerine ‘bu böyle olmadıysa ben de böyle yaparım’, demeyi bilmeliyiz.
Yanisi ne mi? Kendi kendimize engel olmak yerine, kendimizle bütün kalıpları yıkmalıyız…