Maddenin oluşturduğu yeni insan tipi, kendisini oluşturan maddeye büyük ölçüde bağlanmış ve sahip olma yarışında en yüksek rekabete ulaşmış durumdadır. Sahip olduklarımız bizi yaratırken, yaratım sürecinde insan kendini tanımayı değil, sahiplik adı altında satın aldığı yeni imajı, çevresine tanıtma çabası içerisindedir. Teknolojinin hızlı bir biçimde geliştiği ve modern köleliğin son derece meşrulaştırıldığı yeni düzende insanlık kendini unutmuş, küçük vicdan mastürbasyonlarıyla sonu gelmeyen rekabetin baş aktörü olmuştur. Kadın erkek ilişkilerinde bile birbirine sahip olmayan çalışan kişiler, ironik bir biçimde kaçınılmaz son yani ölüm geldiğinde hiçbir şeye sahip olamadan hayata veda ediyor.
Duygularımızı yitirmek üzereyiz. Madde seviciliğimiz bizi kendimize yabancılaştırıyor. Robotik biçimde hareket eden ve para kazanma yolunda her alternatifi değerlendirmeye çalışan bir kitleye dönüştük. İsmimizin önüne yeni imaj göstergeleri eklendi. Oturduğumuz ve sahip olduğumuz evin metrekaresi, satın aldığımız arabanın motor gücü, alışveriş merkezlerinden aldığımız son derece pahalı elbiselerin markası, yanımızdaki kadının veya erkeğin evrensel güzellik bağlamında kabul gören dış görünüşü, kullandığımız cep telefonlarının özellikleri, kahve içtiğimiz ve yemek yediğimiz mekanın tanınırlılığı gibi birçok etmen bizim kim olduğumuzu belirliyor. Artık ismimizin de bir önemi yok. Biz sahip olduklarımız sayesinde var oluyoruz ve Fight Club filminde geçen bir replik durumu özetliyor: “Sahip oldukların zamanla sana sahip olur.”
Yeni medya ile birlikte artık motivasyonlar iyice azalmış ve bahsettiğimiz rekabet daha sert bir mücadele alanına dönmüştür. İnsanlar gücün, sağlığın, huzurun, kültürün, paranın ve hareket alanlarının göstergesi olarak deneyimlediği ortamların ve anların görsellerini sosyal medya hesaplarına yükleyip yapay bir göstermelik dünya oluşturuyor ve sergiliyorlar. Fotoğrafların hepsinde keyfi yerinde, istediği gibi para harcayan, huzurlu, rahat, mutlu ve özgür bir profil çiziyorlar. Gündelik hayatın sıkıntılarından bunalan takipçiler ise kendi mevcut durumlarıyla bu paylaşımları kıyaslayıp oluşturulan yapay algının maalesef kurbanı oluyorlar.
Madde sevicilik hatta o kadar ileri gitmiş ki bazıları satın aldıkları araçların üzerine isimlerini ve sosyal medya hesaplarını yazıyorlar. Egoizmin doruklarını yaşadığımız bu dönemde insanın diğer insanlarla olan sahiplik yarışı, yeni kimlikler yaratmış ve şiddetin her türlüsünü sergileme yolunda kendine meşru bir alan oluşturmuştur. Tüketim kültürü yeni insanı yaratmış, yeni insan ise tüketebileceği her şeyi hatta kendini bile yok etme ve tüketme yolunda hızla ilerlemektedir. Doğaya, hayvana, bitkiye ve kendine saygısını yitirmiş yeni kimlikler insana dair her şeyi çürütüp acının ve bozulmanın birincil etkeni olmuştur.
Yazımı burada bitirirken Nevzat Tarhan’ın beni çok etkileyen bir sözünü sizinle paylaşmak istiyorum. “Modern yaşam tüketimi artırmak için rekabeti teşvik etmiştir. Rekabet kıskançlığa, kıskançlık ise mutsuzluğa dönüşmüştür.”