Sadaka
Agustos 1993
Baba’dan kalma bahçe içerisinde,
mustakil tek katlı bir evimiz var.Evimizi mütahite vermek istiyoruz.Fakat mütahitler le ya anlaşamıyoruz.,yada mütahitler,
ne hikmetse benimle görüşmeden
gidiyorlar.Tam bizim mütahite
vermekten vaz geçtiğimiz
bir gün,evde olduğum bir sırada kapı vuruldu.Annem kapıyı açmak için oturduğu yerden kalkacağı sırada,
“Sen otur anne.Ben kapıyı açarım.”
Dışarı çıkıp kapıyı açtım.Gelen komşumuz ali abi.
“Abi hoş geldin.Buyur içeri gelsene.”
Ali abi.
“Yok girmeyeceğim salih.Sen dışarı gelde biraz konuşalım seninle.”
Bahçenin demir kapısından Dışarı çıkarak yolda yürümeye başladık.
Ali abi.
“Salih biliyorsun,siz evi mütahite
vermek istiyorsunuz ama bir türlü nasip olmuyor.”
“Haklısın abi.”
Ali abi.
“Bu yüzden diyorum ki,evi bize satsanız.”
“Size mi satalım?”
Ali abi.
“Evet bize satın.Hem piyasanın üzerinde fiat veririm”
“Abi biliyorsun,burası sadece benim değil.Kardeşlerimde mirasçı.Onlarla konuşmam lazım.”
Ali abi.
“Sen en kısa zamanda konuş bana haber ver.”
Yanından ayrıldım.O gün kardeşlerimle
ve anamla görüştüm.Evi satmaya razı oldular.Benim de kardeşleriminde sıkıntımız var.Ve hayatımızda elimize
yüklü miktarda hiç para geçmediğinden şaşırmaktan,hata yapmaktan korkuyorum.
İki gün sonra tapuya gidip evi
mizi sattık.Paramızıda nakit aldık.Anam hasta olduğundan uzun süredir onun yanında kalıyorum.
İşe de buradan gidiyorum.Akşam yemeğinden sonra üzerime bir ağılık çöktü.
Göz kapaklarım kapanıyor,
açamıyorum.Anamdan müsaade alıp,öbür odaya geçtim.Uyumuşum.
Karanlıktan aydınlığa doğru gelen yetmiş yaşlarında bir adam.Yanıma yaklaştı.
“Allah seni refaha çıkardı.Şükret.
Sende bir kardeşini refaha çıkar.
Kendin sevindiğin gibi,sende onu sevindir.Sadaka ver.”
“Kim bu ihtiyacı olan.Ben nereden
bulacağım?”
“Senin onu aramana gerek yok.O seni bulacak.Sen yeterki sadaka vemeye gönüllü ol.”
Tekrar geldiği karanlığa geri dönüp gitti.Korkmuş bir vaziyette,
kan ter içinde uyandım.
Gördüğüm rüyayı anama anlattım.
Anam.
“Hayırdır inşallah oğlum.
Görmüş olduğun rüya çok güzel.Sen en iyisimi bu gün evden çık,o sadakayı senden almak isteyenin seni bulmasını sağla.”
Bende anamın dediğini yaptım.
Giyinip dışarı çıktım.Minibüse binerek pendik’e indim.Oskar sinemasının önünden geçip ondokuz mayıs caddesine.Oradan da gazi paşa caddesine gelip,kuşlu parkta bir süre
oturdum.Askıyla çay satanlardan
çay alıp içerken,kendilerine
atılan yemleri yiyen güvercinleri
seyrettim.Ama gözlerim çevrede
geziyor,tanıdık birilerini arıyorum.Hiç tanıdık yok.Çayın parasını çay tabağına bırakarak oradan ayrıldım.Bankaların önünden geçerek camii’nin önüne geldim.
“Belki burada karşıma çıkar birileri.”
Yürüdüm,ankara caddesine geldim.Her zamanki gibi çay içip dinlenmek niyetiyle lale çay bahçesine geldim.Çay bahçesine sürekli geldiğimden,garson
lar beni tanıyor.Selam verip boş olan masaya oturdum.Yanıma gelen garsondan bir çay getirmesini söyledim.Garson yanımdan ayrıldı.Deniz.Deniz yok ki.
Hemen çay bahçesinin önündeki deniz doldurulmuş,çok ileri gitmişti.
Unutmuşum.Bu gün sadaka vermem gerekiyor.Ama verebileceğim birini bulamadım.
“Allahım,ne olur.Karşıma gerçekten
ihtiyacı olan birini çıkar.Emanet cebimde,bu gün onu vermem lazım.”
Ben yüce rabbime dua ederken garson gelip,çayı masaya bıraktı.Çayı karıştırıp bir yudum çektim.O sırada arkamdaki masadan,sesi titrek ve üzüntülü bir şekilde konuşan birinin sesini duydum.
“Kusura bakma devrem.Gerçekten ihtiyacım olmasa istemezdim.Ama sen yinede senden para istediğimi unut.Istememiş kabul et.”
Konuşulanları duydum.Sanki beynimde şimşek çaktı.
“O beni bulmazsa,ben onu bulurum.”
Diye geçirdim içimden.Başımı geriye çevirip telefonla konuşan kişiye baktım.Kısa kır saçlı.Yetmiş yaşlarında,hafifçe kilolu bir ihtiyar.Şaşkınlığım bir kez daha arttı.Başımı hızla önüme çevirdim.Kanım hızla akmaya,kal
bimse göğüs kafesinden çıkacak gibi oldu.
“Aman Allahım.Bu gördüğüm kişi.Evet evet,rüyamda gördüğüm kişi.”
Tekrar geriye baktığımda göz göze geldik.Üzgün.Aradığı borcu bulamamanın yorgunluğuyla omuzları düştü.Sandalyemi geriye çekip kalktım.Arka masaya,ihtiyarın yanına gittim.
“Selamunaleyküm.Rahatsız etmezsem oturabilirmiyim?”
“Vealeykümselam.Oturabilirsin delikanlı.Hoş geldin.”
“Hoş buldum amca.Özür dilerim.
İstemeyerek telefonla konuştuk
larınızı duydum.Müsaade ederseniz size yardım etmek istiyorum.”
İhtiyar,utana sıkıla,
“Aradığım kişi benim devrem.
Ben emekli albayım.Adım ayhan bozkurt.Acil ihtiyacım vardı,onu aradım.”
“İhtiyacınızı karşılayamadınız değilmi?”
“Onunda durumu yokmuş.Olsaydı verirdi.”
“Tabii verirdi amca.Ama sen onu unut.Senin ne kadar ihtiyacın var,sen onu söyle.”
İhtiyar üzgün,bir süre cevap veremeden yüzüme baktı.
“İki yüz milyon.Yalnız borç olarak alırım.Kesinlikle geri
vereceğim.Anlaştıkmı delikanlı?”
Başımı sallayarak,
“Tamam amca.Sen bunları al.
Elin rahatlayınca geri ödersin.”
Cebimden parayı çıkarıp elinin içine sıkıştırdım.
“Allah senden razı olsun.Allah seni her türlü musübetten korusun.”
“Allah senden de razı olsun amca.Demek emekli askersin,
sevindim.Ben askerleri severim amca.Buralarda mı oturuyor
sun.”
“Evet buraya yakın.Merkez camii’nin hemen karşısında oturuyorum.”
Beraber birer çay içtikten sonra huşu içinde oradan ayrıldım.Karakolun karşısındaki roma dondurmacısından yukarıya camii’ye doğru yürürken,bir
arkadaşımı görüp biraz muhabbet ettik.Camii’nin önüne geldiğimde,
meydan oldukça kalabalık.
“Cenaze var herhalde.”
Diyerek kalabalığa karıştım.
Duamı ederek,orta yaşlı bir
adamın yanına sokularak,belki tanıdıktır diye vefat edenin kim olduğunu sordum.Zorlukla cevap verdi.
“Emekli albay ayhan bozkurt.”
“Başınız sağ olsun.Allah sabır verir inşallah.”
Diyerek oradan ayrıldım.Daha
Yirmi metre gitmeden bütün
vücudumu ateş bastı.Kaskatı
kesildim.Yürüyemiyorum.Zorlukla geriye dönüp,az önce baş sağlığı dilediğim adamın yanına geldim.
Kendisine ne diyecektim.
Bilemiyorum.Dilim damağım
kurudu.Kolundan tutup,
“Bakarmısın.”
Bana doğru döndü.Beni tekrar karşısında görünce,
“Ne vardı hemşerim.Bir şeymi diyeceksin?”
Kelimeler dudaklarımdan zorlukla çıktı.
“Az önce,meftanın kim olduğunu demiştin.Bir daha söylermisin?”
Belkide içinde neler geçiriyor.
“Emekli albay ayhan bozkurt.
Kendisi babam olur.”
Yüzümün alev alev yandığını
hissediyorum.
“Rahmetli kaç yaşlarındaydı.”
“Yetmiş.Arkadaşım sen bunları
neden soruyorsun?”
“Peki resmi varmı?Görebilirmiyim?”
Sinirlenmeye başladı.
“Var.Tabutun önünde duruyor.
Git bak,belki tanırsın.”
Bir çırpıda cenaze arabasının
yanına gittim.Olacak iş değil.
İçime düşen heyecan ve korkuyla,
gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Tekrar albayın oğlunun yanına
geldim.
“Babam sana tanıdık geldimi?”
“Geldi.Az önce çay bahçesinde
beraber çay içtik.Kendisine
nerede oturuyorsun diye sordu
ğumda,camii’nin orada oturuyorum demişti.”
Neredeyse zıvanadan çıkacak.
“Gadi git buradan hemşerim.Böyle
bir günde dalga geçilecek zaman değil.”
Anlaşılan beni deli zannetti.
“Bana inanmuyorsun ama,ben
doğru söylüyorum.Sizin babanız
gerçekten mubarek adam mış.”
Daha fazla uzatmadım.Kafam
karışık.Yaşadığım bu mucizenin
etkisiyle camii meydanından ayrılarak oradan uzaklaştım.
Bir gece evvel rüyamda gördüm.
Sonra onunla çay bahçesinde çay içtim.Şimdi ise cenazesini gördüm.
“Bunda başka bir hikmet var, ama ne?”
12.08.1993
Saat 19.30
İşe gitmek için giyindim.Her zamanki gibi,annemle helallaşıp,besmele çekerek evden çıktım.Karakolun demir
kapısından içeriye girdiğimde
saate baktım.19.30.
Karakolda görev teslimi yaptıktan
sonra,saat sekizde nöbet aldım.
Son günlerdeki tayakkuzdan dolayı,gündüz görevli olupta
mesaisi biten arkadaşlar eve gitmiyor,karakol civarında güvenlik tertibi alıyorlar.
Saat 20.30
Karakol bahçesinde tek nöbetçi
benim.Elim tetikte,bir ön kapıya,
bir arka kapıya ring atıyorum.
Çevreden geçen kişileride izlemekten geri kalmuyorum.
Lakin içimde anlam veremediğim bir sıkıntı var.Gelip geçerken camdan, karakolun içine bakıyorum.Tüm arkadaşlar benim gibi.Yüzlerinden düşen bin parça.Ön kapıya geldiğimde,
karakol amirimiz dışarı çıkıp
yanıma geldi.
“Salih gözünü dört aç.Sanki üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibiyiz.Neredeyse uyuyacağız.İçerideki arkadaşların hayatı senin dikkatinde.İnşaallah bu
geceyi hayırlısı ile atlatırız.”
Saat 20.45
Hava kararmak üzere.
Arka kapıdan yoldan geçenleri
bir süre takip ettim.Sonra ön
kapıya yöneldim.Karakolun
karşısındaki karaağaç sokaktan
bize doğru gelen biri dikkatimi
çekti.Elimde olmadan duvarın arkasına çekildim.Kendisini takip ediyorum.
Karakolun önüne,karşı kaldırıma gelince durdu.
Ben şüphelendiğim kişiyi takip
ederken,sol omuzumdan birinin
tuttuğunu hissettim.İrkildim.
Başımı sola çevirdiğimde,gündüz çay bahçesinde çay içtiğim,çarşı camii’nde cenazesini gördüğüm albay ayhan bozkurtu gördüm.Ne olduğunu anlamadan çimenlerin üzerinde yuvarlanıp,beş metre ilerideki atatürk büstü’nün olduğu kaidenin arkasında
buldum kendimi.Ardından,takip ettiğim kişinin attığı bombanın patlamasıyla
bahçe toz dumana karıştı.Arka taraftanda atılan bombalarla artık göz gözü görmüyor.Uzun namlulu silahların boşalttığı mermilerin
sesi tüm mahalleden duyuluyor
olmalı.Kaidenin arkasından başımı
çıkarıp’ta ateş edemiyorum.Aklıma taciz ateşi geldi.Siper aldığım kaidenin arkasından havaya ateş etmeye başla
dım.İcerdeki arkadaşlarında
aklına gelmiş olcak ki,onlarda
camlardan yaylım ateşine başladılar.Ne kadar geçti bilmiyorum ama,karşılık vermemizden sonra terörüstler kaçtı.
Karakolun tarandığını duyan
mahalleli,bizleri korumak maksatıyla karalolun etrafını çevirdiğini gördüğümde,kaidenin arkasından çıktım.Vücudum tiril tiril.
Titriyorum.Her yer mahşeri
kalabalık.Demir kapıya doğru
geldiğimde kalabalıktan biri.
“Geçmiş olsun.Yaralımısın abi.”
“Yaralımıyım,değilmiyim bilmiyorum.
Azda olsa vücüdumda yanma var.”
O sırada,mahşeri kalabalık arasında benim hayatımı kurtaran albay ayhan bozkurt’u gördüm.Bana gülümsüyordu.Benimse yavaş yavaş gücüm tükeniyor,ayakta durmakta
zorlanıyorum.Albay ise,benim
gözlerimden silinip giderken,
daha fazla dayanamuyor yere
yığılıyorum.Kendime geldiğimde
ambulans’tayım.
Eğer albay beni fırlatıp atmasa
bomba benim önümde batlaya
caktı.Şükürler olsun,bir kaç
şarampler parçalarıyla yaralan
dım.Bende sadaka yı isteyene,
vermiş oldum.Oda benim hayatımı kurtardı.
Ahirete göç etmiş tüm asker ve polislerimize Allah rahmet eylesin.
Yaşar aynur