Rusya, Dünya’da ilk “Kürdoloji” Enstitüsü’nün açıldığı Sovyetler döneminde Sovyet Ermenistanın Erivan Radyosu’nda, ilk Kürtçe radyo yayınların yapıldığı ülkedir. Dikkate alırsak ,Rusların Kürtlerin ilişkilerini iyi anlamış oluruz.
Rusların, dün ve bugün Kürtlerle derin ilişkilere girmesinin ardında yatan neden nedir diye düşünürüz.Rusların amacı Türkiye Türklüğüyle, Türkistan ve Kafkasya Türklüğü ve kardeş Kafkas halklarının Türkiyeyle bağlantısını kesmek için,Kürtlerin yaşadığı topraklarda bir sözde Kürdistan kurma siyaseti yatar.Ruslar, Anadolu Türklüğüyle, Türkistan Türklüğü ve Tüm Kafkasyanın bağlantısını kesmek için daha önce Türkmençay Anlaşmasıyla Ermenistanı kurmuşlardı, Kürtler Rusların bu planının ikinci ayağıdır.Anlaşmasıyla Ermenistanı kurmuşlardı, Kürtler Rusların bu planının ikinci ayağıdır.
Rusya’nın Orta Doğu ve Kafkaslarda uyguladığı Kürt politikasının kökenlerinin 19. yüzyılın başlarından itibaren şekillendiği görülebilir. Zira Rusların Kürtlerle tanışması, 1801 yılında Çarlık Rusyası’nın Gürcistan’ı kendi egemenliğine katmasına dayanıyor.
Ortadoğu’daki Kürtlerin muhafazakâr elitleri, aşiretleri ve politikacılarıyla işbirliği yaparken Soğuk Savaş’ın sonuna doğru ortaya çıkan PKK ve bu örgütün İran ve Irak ve Suriye kollarıyla da ilişki tesis etti.
General İvan Paskeviç’in Rus Çarı I. Alexander’a (1801-1825) yazdığı mektuplarda ve daha sonra I. Nikolay’ın (1825-1855) önerdiği askeri stratejilerde Erivan ve Anadolu’nun işgal planında Kürtlerle işbirliği yapılma imkânlarına değinildiğini görmek mümkün.
1828 yılında Ruslar, Türkmençay Antlaşması ile Güney Kafkasya’da Karabağ, Nahcivan, Erivan gibi kentleri İran’dan alınca bu topraklardaki Müslüman Kürt ve Ezidiler de artık Rusların kontrolüne girmiş oldu. Ruslar da yavaş yavaş egemenlikleri altına aldıkları Kürtlere yönelik politikalar oluşturmaya başladılar. 1855 tarihli Kürt Aşiretlerin Yönetimi İçin Kurallar Projesi de bunun kanıtlarından biri.
Rusya’nın Kürtlerle ilişkisi, Çarlık Rusya’sı döneminden beri devam eden uzun bir tarihi geçmişe dayanmaktadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği (SSCB) döneminde bu ilişki, daha da artarak günümüze kadar devam etmiştir.
Rusya’nın Kürt politikasının şekillenmesi ve uygulamaya koyulması, 20. yüzyılda Sovyetler Birliği’nde de devam etti. Sovyet Rusya’sı, 1923 yılında Sovyet Sosyalist Azerbaycan Cumhuriyeti içinde Kızıl Kürdistan Kültürel Özerk Bölgesi’ni kurdu.
“Kürdolojinin anavatanı” olarak ifade edilen Çarlık Rusya’sında Kürtlere ve Kürtçe’ye dair tarihsel bir ilgiden söz etmek olasıdır. öyle ki bir dönemin St. Petersburg’u Kürt araştırmalarının önemli bir merkezi haline gelmiştir. özellikle 19. yüzyıldaki savaşlardan sonra Kürtler, Rusların ilgi alanında olmuşlardır!
1848-1866 yılları arasında Erzurum’da Rusya Konsolosu olarak görev yapan Polonyalı A. D. Jaba da Kürt dili ve edebiyatı üzerine birçok çalışma yapmıştır. çalışmaları, “Receuil de Notices et Extraits Kurdes” olarak 1860 yılında Petersburg’ta yayınlanmıştır. Kürtçe’yi de öğrenen Jaba M. Mahmut Beyazidi ve diğer önde gelen Kürt şahsiyetleriyle tanışarak Kürtlere ve Kürtçe’ye dair bilgisini artırmıştır.2 Araştırmalarını sürdüren Jaba daha sonra, Kürtçe-Fransızca bir sözlük, bir konuşma sözlüğü ve yayımlanmamış bir Fransızca-Rusça-Kürtçe sözlük hazırlamıştır. Jaba’nın çalışmaları Rus Bilimler Akademisi ve Asya Müzesi tarafından desteklenmiştir. Doğubilimci Bernhard Dorn’un (1805-1881) önerileri ve isteğiyle Kürt folkloru, Kürt dili ve edebiyatı, etnografya ve Kürt tarihi üzerine de çalışmalar yapmıştır. Jaba’nın Kürdolojiye diğer büyük katkısı Ferdinand Justi’nin yardımlarıyla gerçekleştirdiği 15.000 sözcüklü “Kürtçe-Fransızca Sözlük” tür. (A. Jaba, Recueil et Resits Kourdes, St. Petersburg, 1879) Jaba’nın kapsamlı çalışmasıdır.
SSCB DÖNEMİ RUS KÜRT İLİŞKİLERİ
SSCB’nin yardım ve desteğiyle Kürtler 20.yy’da bir devlete kavuşmuşlardır. Adı Mahabad Kürt Cumhuriyeti olan bu devlet, 22 Ocak 1946’da İran’ın Mahabad bölgesinde kurulmuş, ancak SSCB’nin bölgesel çıkarlarının baskın gelmesi nedeniyle ömrü çok uzun sürmemiştir. Nitekim SSCB ile İran arasında 9 Mayıs 1946’da sağlanan anlaşma gereğince SSCB’nin İran’dan çekilmesi, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin de sonunu getirmiştir. Bu anlaşmadan sonra İran bütün gücüyle yeni kurulan bu Kürt Cumhuriyeti’ne saldırarak 17 Aralık 1946’da işgal etmiş ve henüz bir yaşında bile olmayan devletin yöneticilerini 31 Mart 1947’de idam etmiştir.
Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin İran tarafından işgal edilmesiyle kaçmak zorunda kalan Genelkurmay Başkanı Molla Mustafa Barzani (Mesut Barzani’nin babası), 18 Haziran 1947’de Sovyetlere sığınmıştır. 12 yıl Sovyetlerde kalmak zorunda kalan Molla Mustafa Barzani, burada çok kötü ve sıkıntılı bir dönem geçirmiştir. Ancak bu zorluğa ve Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılmasındaki rolüne rağmen kendilerine sığınma hakkı veren Sovyetler Birliği’nin bu tavrı, Barzani ve bazı Kürtler tarafından bir lütuf olarak değerlendirilerek hiç unutulmamıştır. Ancak her nedense Sovyetlerin, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılışındaki ihaneti hiç hatırlanmaz ve gündeme getirilmez olmuştur. İşin ilginç yanı Solcu Kürt örgütleri, Sovyetlerin Kürtlere yaptığı bu ihaneti bugün de hatırlamadıkları gibi, hiçbir şey olmamış gibi ilişkilerini ve Sovyetlere bağlılıklarını devam ettirmekte de bir sakınca görmemiştir. Bu Kürt örgütlerinin başında ise, PKK gelmektedir. Her solcu örgüt gibi, PKK da kendisini Sovyetler Birliği’ne bağlı olarak görmekte ve bu nedenle Sovyetler Birliği’nin gerçekleştirdiği her ülke işgalini, o ülke halkını özgürleştirici bir girişim olarak desteklemektedir. Nitekim Afganistan işgalini ve yüz binlerce sivil katliamını sadece alkışlamamış, aynı zamanda ‘meşru ve sosyalist dayanışmanın gereği’ olarak görmüş ve savunmuştur. Sovyetler Birliği ise, kendi emperyal menfaatleri doğrultusunda Türkiye’deki başta PKK olmak üzere solcu/Marksist Türk ve Kürt örgütlerini sürekli desteklemiş ve halen de desteklemektedir.
RUSYA, PKK/PYD İLİŞKİSİ
Rusya’nın Kürtlere olan ilişkisinin 200 yıllık bir tarihi geçmişi bulunmaktadır. Ruslar bu süreç içerisinde, Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu ve İran ile zaman zaman savaşmış ve bölge hâkimiyetini elinde bulundurmak için bu ülkelerdeki değişik ırktaki halklarla yakından ilgilenmiştir. Bu ilgi/ilişki, inişli çıkışlı olsa da kesintisiz günümüze kadar devam etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kürtlerin devlet olmalarını bile desteklemiş, ama bu destek –yukarıda da belirtildiği gibi- çok uzun sürmemiştir. Soğuk Savaş’ın son yıllarında ise Moskova, Irak, İran ve Türkiye ile de ilişkiler geliştirmeye başlayınca, Kürtlerin Ruslarla ilişkisinin önemi azalmış, ama kesintiye uğramamıştır.
PUTİN RUSYASI VE KÜRT İLİŞKİLERİNDE PANTÜRKİZM KORKUSU
Rusya, Vladimir Putin döneminden sonra hem çok yönlü, hem de çok aktif dış politika izlemeye başlamıştır. Bu çerçevede Kürt sorunu da Rusya’nın dış politikasında yeni bir boyut kazanmıştır. Çünkü Moskova ile Kürtler arasında ortak çıkarlar bulunmaktadır. Bu çıkarların başında “Pantürkizm” korkusu gelmektedir. Gerek Ruslar ve Rus hükümeti, gerekse Kürtler, Türkiye’nin Türkistan , Kafkaslar ve Orta Doğu’da etkisini artırmaktan rahatsız olmakta ve Türkiye’nin bu coğrafyada güçlenmesini, kendileri için “tehlike” olarak algılamaktadırlar. Rusya Pantürkizm’e karşı Kürtleri bir nevi “koruma seti” olarak görürken, Kürtler de Rusların desteğini elde etmek için kendilerinin Türklerin yayılmasının önündeki en büyük engel olduğunu ileri sürmektedirler.
Rusya’da Kürt diasporası
2002 tarihli nüfus sayımına göre Rusya’da, 19 bin 600 Kürt Müslüman ve 31 bin 300 Kürt Ezidisi yaşıyor. Fakat ülkedeki Kürt diaspora kuruluşlarının tahminleri daha farklı, o dönemde bu rakamın en az 300 bin olduğunu öne sürüyorlar.
Rusya’daki Kürtler daha çok Moskova, Krasnoyard, Yaroslav, Tanbotskiy, Nijnenovogorod, Novosibir, Celabinski, Adigey Cumhuriyeti ve Saratov bölgelerinde ikamet ediyor.
19. yüzyıldan itibaren oluşan bu diasporanın Rus akademisinde, dış politika karar vericileri ve uluslararası ilişkiler enstitüleri nezdinde etkin olduğu söylenebilir.
Sovyetler Birliği’nin eski lideri Mihail Gorbaçov’un başlattığı Glasnost/Perestroyka reformları sırasında Kürt diasporası aktif şekilde çalışarak 1989’da Moskova’da Kürt Kültürel Merkezi’ni açılmasını sağladı. 5 sene sonra ise, Rusya’da yaşayan Kürt kanaat liderlerinin katıldığı ilk Uluslararası Kürt Kurultayı Moskova’da yapıldı. Yeni kurulan Uluslararası Kürt Kongresi başkanlığına Merab Şamoev seçildi.
Kürt diasporası güncel gelişmelerle son derece ilgili. Yıllardır diasporanın lideri olan Şamoev de son dönemde yaptığı “Suriye anayasası ülkenin federal bir cumhuriyet olduğunu belirtmeli, aksi halde Kürtler bağımsızlıklarını ilan etmek zorunda kalır” vb. açıklamalarla Rusya’daki Kürtlerin beklentilerini ortaya koydu.
Kürtler, Rusya’da, Suriye’deki çözüm önerilerine benzer bir biçimde, 1998’den beri Özerk Kültürel Muhtariyeti hakkına büyük kentlerde sahip.
2000 yılında ise, bünyesindeki pek çok farklı etnik yapıyı idare edebilmek için çeşitli düzenlemeler getiren Rusya’da, Kürt dernekleri kendi faaliyetlerini bir üst seviyeye çıkardı ve Federal Uluslararası Kültürel Özerklik ilan edildi.
Kürt kökenli akademisyenler ve diaspora dernekleri Orta Doğu’daki soydaşlarıyla ilgili kamuoyunun (çoğu durumda taraflı) oluşmasında oldukça etkili.
PYD’YE RUS DESTEĞİ
Putinin Rusyasının Ortadoğu ve Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov PKK-PYD terör örgütünün eş başkanı Asya Abdullah ve Kobani’deki temsilcilerini Moskovada ağırlamıştır. Bu görüşmeler, Rusya ile PYD’nin var olan ilişkilerini daha arttırmış ve adeta bir müttefik haline getirmiştir. Rusya’nın PKK/PYD’ye yardımı, Afrin’de ve özellikle de Cerablus yolunu açmak için askeri anlamda silah ve eğitim yardımı yapmıştır. Ayrıca bunun dışında Kilis’in hemen karşısında bulunan ve Türkiye ile muhaliflerin tek bağlantı yeri olan Azez’i yoğun bombardımana tabi tutarak buranın Türkiye ile bağlantısını kopararak PYD’ye yeni alanlar açmak şeklinde de yardım yapmıştır.
Rusya PYD’ye yaptığı bu yardımların karşılığında PYD’nin egemen olduğu topraklarda yeni üsler elde etmiştir. Nitekim PYD’nin kontrolündeki Kamışlı’da, büyük bir dinleme üssünü, Haseke’de de askeri bir üs kurmuştur. Üstelik bu dinleme üssü, Türkiye’nin tam burnunun dibinde ve Türkiye’yi de ağının içine alan bir dinleme üssü. Rusya, böylece Tartus Üssü’nden sonra Haseke’de bir askeri varlığa sahip olmuştur. Ayrıca Rusya ile PYD, Suriye’de, “Ortak operasyon odası” kurmuşlardır. Bu, PYD-Rusya işbirliği açısından çok önemli bir hamledir. “Ortak Operasyon Odası”nda Rus komutanlar ile PYD’liler birlikte çalışacaklar. PYD’nin sahada elde ettiği istihbarat ile Rusya’nın İHA’larla topladıkları bilgiler burada değerlendirilip, operasyonel amaç için terörist örgüte verilmektedir.
Rusya’nın PKK/PYD’ye verdiği desteğin amacı Cerablus’u da alarak üç kantonu (Cezire, Kobani ve Afrin) birleştirerek bir Kürt koridoru oluşturmaktır.
Bugün Türkiye’de PKK terörünün azmasının arkasında sadece Rusya, İran yoktur; en az onlar kadar etkili olan ABD de vardır. Suriye’de PYD’ye verilen silahlar Türkiye’de Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de, Sur’da sivil halka ya da polise, askere karşı kullanılmaktadır.
Rusyanın, Kürt kartına karşı Türkiye Kafkas ve Rus Esiri Türklerin kartını kullanmalı bunu titizlikle yapmalı, Rus emperyalizmine karşı bağımsızlık mücadelesi veren Kuzey Kafkas halkları Rus esiri Tataristan…. gibi Türk yurtlarının bağımsızlığı desteklenmelidir.
Türkiye’de,Rusyayla,Rus Avrasyacılığını savunan kesimler,Rusyanın Kürt ve Ermeni kartını iyi irdelemeli,Rusyanın Tatar Türk yurdu Kırımda ve Rus Esiri diğer Türk yurtlarında yaptığı katliamları unutmamalıdır.
Kaynakça:
1)Rusya Kürt Kartını Oynayacak Mı?-https://islamianaliz.com/m/3/rusya-kurt-kartini-oynayacak-mi
2)Tanay Yücel-Çarlıktan Günümüze Rusyanın Kürt kartı https://www.tahtapod.com/siyaset/carliktan-guenuemuez-rusyasina-rusyanin-kuert-karti