Antik yunandan, modern felsefe tarihine ve oradan da günümüze kadar uzanan ruh kavramının incelenmesi sonucunda gerek felsefe dünyasında, gerek edebiyat ve gerek psikoloji dünyasında büyük gelişmeler elde edilmiştir. Ruh kavramı ele salt alınabilecek konu değildir. Ruh dediğimiz olgu fizikötesi, metafiziksel olarak ele alınan, bunun yanında bilimsel olarak Decartesin çalışmalarına da konu edinmiş kavramdır. Bu yazıda konuşmalara ilk olarak Descartesin ruh ve beden ilişkisini konu edinerek başlamak istiyorum.
Descartesin Görüşünden: Ruh Ve Beden İlişkisi
Modern felsefe tarihinin ünlü filozoflarından olan Descartes, ruh ve beden ilişkisi arasında derin çalışmalar yapmıştır. ‘Ruhun Tutkuları’ adlı eserinde; ruh ve bedenin ayrı olmasının yanı sıra ortaklık eden bulgularını, epifiz bezinin ruhun merkezi olduğuna dair metafiziksel ve bilimsel bulguları ele almıştır. Descartese göre ruh düşünmenin ana niteliği olurken ve dünya boyutunda yer kaplama özelliğini göstermezken, bu özelliği gösteren ise bedendir. Sonraki kısım için Descartesin ruhun tutkuları adlı eserinde yer alan aforizmalardan bahsedeceğiz ve genel yorumumuzu katacağız.
Descartes:Aforizmalar
“Bizde kendimize değer vermek için bize haklı bir sebep verebilecek tek bir şey görüyorum, o da özgür irademizi kullanmamız ve isteklerimiz üzerinde sahip olduğumuz hâkimiyettir.”
Yaşam boyu sahip olduğumuz tutkulardan ne kadar haberdarız? Onlar üzerindeki hakimiyetimiz ne kadar sınırlı?İşte tam da bu soruları sorarken bize Descartesi bu konuda yardımcı oluyor. Bize ruhumuzdaki tutkulardan, onların bize verdiği anlamlardan bahsediyor. Her tutkunun zıttı vardır ve her tutku hakimiyet altına alındığı sürece insana anlam kazandırır. Alevlenen sevincin korlaşan kederi olduğu gibi, alevlenen kederin korlaşan sevinci de olur. Burada önemli olan alevlenen tutkuda yanmamak, korlaşan tutkuda sönmemektir.
”Bu yaşamdaki tüm iyilikler ve kötülükler yalnızca tutkulara bağlıdır.”
Ruhun insan üzerindeki etkisi düşünülebilecek olandan fazladır. Durumun ahlak boyutu, ruhtaki tutkunun öğrencisidir.
Demokritosun Ruha Bakış Açısı
Demokritos, antik yunan felsefesinin ünlü filozoflarındandır. Demokritosun ruh anlayışında atomlar boy göstermektedir. Atomculuk felsefesinde ileri düzey gelişmeler kat eden Demokritos, evrenin atomdan oluştuğu gibi ruhun da atomdan oluştuğunu söylemiş ve antik yunandan 19.yy’a kadar kuvvetle biçimde kabul görmüştür. Ruha farklı bir bakış açısı olarak ruh atomlarının evrene yayıldığını da kabul görmüştür. Bir diğer hususta Ruhun bedensel olarakta eylem ilişkisi olduğunu savunmuştur.
Demokritos Ruh Üzerine Aforizmalar
”Ruhun iyiliklerini aramak kutsal iyilikleri aramaktır; bedenin iyilikleriyle yetinmek insanî iyiliklerle yetinmektir.”
İyinin boyutunu indirgemek, insanın ruhuna yapacağı ızdıraptır. İyilik, içtenlikle gelen olmalı ve insanı ‘iyi’ kavramının yeterliliğine götürmelidir. Antik yunan felsefesinden günümüze kadar gelen ahlak, etik kuramlarının varlılığı, insanın ruhunu salt amacına götüren en hakikatli yoldur.
Ruh Üzerine Konuşmalar: Benim Kalemim
Çağlardan çağlara süregelen ruh, ahlak, etik kavramları gerek atomcu felsefesi kaleminden, gerek metafizik felsefesi kaleminden günümüze ulaşmış ve varlığının gücüyle göz kamaştırmıştır. İnsanı insan yapan, ruhundaki yüceliktir. Dönem filozoflarının çalışmalarının başını çeken ruh kavramı, kendilerini öteye taşımak için muhteşem ihtişamlı bir araçtır. İnsanın nihai amacının günümüzde bile tartışmalara sebep olduğu dönemlerde bile insan ruhunun nihai amacının dingiliğe ve yüceliğe sahip olmak olduğu keskin görüşlerdendir. Kederin, sevincin ya da diğer tüm tutkuların varlığı insanın anlam arayışındaki yolunda bize cevap verebilecek potansiyele sahiptir. Durumu iyi olmayan bir aileye gösteriş olsun diye kameralar önünde yardım yapmanın ruhsal tutku boyutuyla, durumu olmayan bir adam veyahut kadının aynı aileye yaptığı ruhsal tutku boyutu asla bir olmaz. Yürekli bir insan, kutsal ruh taşır ve kutsallığın ateşi sönmemeye yemin içmiştir. Geceleri oğlunun yaşamına kaygısından kederlere boğulan bir annenin yaşadığı kederin boyutunu tahmin edebilir miyiz? Asla. Ya da aşkı ilk defa tatmış çocuğun ruhundaki yükselen neşeyi?
Ruhun aynı zamanda tetiklediği bir duygu vardır ki pahabiçilemez. Cesaret. Ruhunu iyiliğe adamış, ahlak için mücadele etmiş insanların ruhu cesaretle kaynar durur. Sokrates vücuduna alırken o zehri, tereddüt etti mi? Etmedi. Çünkü onun amacı insanlığı geliştirmek, adaletli, ahlaklı ve cesaretli bir toplum yaratmaktı. Uğruna ölebilecek en güzel durum, ruhunda dehşet cesaret uyandırır. Ve giderken ölüme Sokrates, ruhu alevli, gözü parlaktı.
Yaşamın bize vermiş olduğu ruh nimetini asla hafife almamak gerekiyor. Yukarıdaki bahsedilenler bile bizim ruhumuza önem vermemiz için bir sebep olduğunu düşünüyorum. İnsanın elinde olan maddesellikler gider fakat ruh gittiğinde geride insan da kalmaz. Bu bile ruhun önemini anlamamız için yeterli değil midir?
Keder
Boğuldu ruhunda güzelliklerin kelebekleri ve kayboldu ortadan neşe çığlıkları. Kaybetti mizacının ihtişamını ve gözden aktı yaş durmaksızın geceden sabaha. Gecenin sisli havasında ruhuna düşen sönük yıldızla kayboldu kelebekler. Yarasalar yerleşti yüreğinin ortasına, kan emici vampirler.
Neşe
Uykusuz kalırken geceden sabaha güneş doğdu ansızın. Parlayan ışık vardı ve kaybolmuştu karanlık. Bu deli güzellik neydi böyle? Yarasalara küfretti ve kelebekleri çağırdı avcuna. Neşeden döndü deliye, gözyaşını sildi ve gülümsedi. Yetmedi gülümsemek kahkahalar attı.
Arzu
Lanet etti, lanet etti. Gitti güneş, gitti kelebekler ve lanet yarasalar…Geri geldi lanet yarasalar. Olmasın gece dedi! Geceye küfretti! Arzuladı, güneşi arzuladı, neşeyi arzuladı, kelebekler arzuladı.
Sevgi
Yükseldi güneş tekrardan göğe ve tırtıl gördü balkonundan avcuna ilerleyen. Ne o? Tırtıl değildi artık o kelebekti! Sevgi doldu yüreğine, beslemek istedi onu, elleriyle yedirmek ve avcunda yaşatmak!
Nefret
Geceye giderken, kelebeği de gitti. Uçtu gitti lanet yaratık! Sevmiyordu artık onu, nefret etti tüm benliğiyle!
Öfke
Sabahta olsa lanetti! Gece de olsa lanetti! Düşünemezdi ne sevgi ne nefret ya da herneyse! Gözü kanlandı, ruhu boğuldu, küfürler savurdu. Kırdı, parçaladı, ezdi!