Roma’ya mı Gitsem Diyenler İçin…
Bu hafta size İtalya’nın başkenti Roma’yı tanıtacağım. Bu yazıyı okuduktan sonra nereleri gezmeniz gerektiğini, ulaşım konusunda nelere dikkat etmeniz gerektiğini, yani püf noktalarını yakalamış olacaksınız ve Roma’ya ayak bastığınızda da aktardığım bilgiler sayesinde tıpkı bir Romalı gibi her şeye hakim olacaksınız . Haydi başlayalım !
İçinde Avrupa’nın en küçük ülkesi Vatikan’ı da bulunduran Roma adeta bir açık hava müzesini andırıyor çünkü kafanızı nereye çevirseniz tarihi bir yapı ile karşılaşıyorsunuz. İtalyanlar tarihine sahip çıkan bir millet tarihi yapı diyip geçmiyorlar bu zamana kadar tarihi eserlerin dimdik ayakta kalmasının sebebi de belirli dönemlerde bakıma alınması. Kısacası Roma adım attıkça tarihi yaşadığınız bir şehir …
Pratik Bilgiler;
Evet uçağınız Roma’ya indi ve havaalanından nasıl döneceğim diyorsunuz sakın taxi’e binmeyin çünkü bir hayli fazla tutabilir üstelik Roma trafiği İstanbul trafiğini aratmıyor. Bu yüzden hem zamandan hem de ekonomik olması açısından metroyu kullanın derim.
Havalimanından yeşil renkli Fiumicino durağından bindiğinizde aktarma durağı olan Piramide mavi hatlı metro hattına geçmeniz ve Termini (Roma ana tren istasyonu) durağında inmeniz yeterli. Havaalanından terminiye ulaşmak sadece 30 dakikanızı ve 9.50 euronuzu alıyor. Otelinize vardığınızda ya da tren istasyonundaki tourist information’dan “city map”alsanız iyi olur yoksa kaybolabilirsiniz.Roma’da kırmızı (A) ve mavi (B) ve olmak üzere iki metro hattı mevcut.
Panteon,Trevi Çeşmesi ve Piazza Navona’a gitmek için kırmızı metro ağı olan A hattını , Colloseum ’a gitmek için de mavi B hattını kullanmanız yeterli. Roma metro hattında 3 bilet seçeneği mevcut 3 günlük sınırsız biletlerden almak istiyorum derseniz (en mantıklısı bu eğer sadece 3 gün ordaysanız)16.50 euro, bir günlük bilet yeter bana diyorsanız 6 euro , sadece bir binişlik alsam kafi derseniz de 1.5 euro ödemeniz yeterli (75 dakika içinde kullanmanız gerek).
Roma çeşmelerle dolu bir şehir ve gönül rahatlığıyla da içilebiliyor. Bu yüzden çeşme gördünüz mü yanınızdaki şişeye hemen doldurun derim. Böylece her seferinde su almanıza gerek de kalmayacak Roma’nın çeşmeleri sayesinde ☺.
Roma’da restoran ve cafelerde ayakta yiyip içme (banco) ve oturarak yiyip içme (tavolo) opsiyonları mevcut. Bu bilgiyi paylaşmak istedim çünkü ikisi arasında fiyat farkı var kazıklanmamaya dikkat ! Eğer oturarak yiyip içeceğim ben diyorsanız masa parası ödemeyi de göze alıyorsunuz demektir. Benim tavsiyem ayakta yiyip içme yani banco cafelerde takılmanız zaten oturarak yemek yiyerek kim vakit kaybetmek ister ki ona ayıracağınız vakti gezmeye ayırmış olursunuz böylece. Ayrıca Roma’da bazı cafelerin tuvaletlerindeki lavabolarda musluğu açmak için bir aparat yok panik yapmayın ve lavabonun altındaki pedala basın musluğun aktığını göreceksiniz..
Otelinizi de “Termini” bölgesinde seçmeniz en mantıklısı olacak. Çünkü gezeceğiniz lokasyonların çoğu Termini’ye yakın ve ulaşım konusunda da rahat bir bölge.
MUTLAKA GÖRMEN GEREKEN YERLER ! !
Kolezyum
Colloseum’a ulaşmak için “colloseo” metro durağında inmeniz yeterli. Giriş ücreti 12 euro ancak her ayın Pazar günü de ücretsiz gezinizi her ayın ilk Pazar gününe denk getirirseniz ücret ödemenize gerek kalmaz.
İmparator Vespasian’ın emiri ile MS 72’de yapımına başlanmış olan Colloseum dünyanın en büyük amfi tiyatrosu aynı zamanda. 50,000 kişiyi ağırlayan amfi tiyatronun 80 adet girişi var. İç kısmı arena, podyum ve mahzen olarak 3 bölümden oluşur. Arenanın iç koridorları, içerideki insanların birkaç dakikada tahliye edilmesine olanak sağlayacak şekilde tasarlanmış. Oturma düzeniyse toplumsal sınıflara göre düzenlenmiş.
O zamanlarda tıpkı bugünkü gibi önemli kişiler için (protokol)ön kısımlar ayrılıyormuş köleler içinse en arkalar uygun görülüyormuş. Ancak şöyle de bir şey var soylular oturmadan önce köleler bir süre oturtularak taşların ısınması sağlanırmış !. Colloseum etkileyici bir mimariye sahip ve roma mimarisinin en iyi örneklerinden biri.! Ancak hikayesi maalesef hüzünlü.
Ünü gladyatörlerin kanlı dönüşlerinden geliyor…Zamanında imparatorlar hem kendilerini hem de Roma halkını eğlendirmek için gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri düzenliyormuş. Gladyatör kelimesi, olan ‘’gladius’’tan geliyor. Gladius taşı bile kesebilecek kadar sağlam olan kılıc demek ve bu kılıcı kullanan kişilere de bu yüzden gladyatör denmiş.
Gladyatörler kendilerini satın alan okul sahipleri tarafından eğitiliyor ve fiziki kondisyonlarına göre kırmızı, mavi ve yeşil olmak üzere renklere ayrılıyormuş. Kölelerin çoğu savaş esiriymiş ve ileri derecede dövüş teknikleri ve anatomi dersleri görüyorlarmış. Amaçsa dövüşte hayatta kalmak ve ölünürse bile bunu sanat gibi yapmakmış! Yani o zamanın survivorı diyebiliriz. İnsanla hayvan karşı karşıya getirilerek dövüştürülürmüş.
Arenaya salınacak hayvanlar arenanın altındaki galerilerde günlerce karanlıkta aç bırakılarak daha da vahşileştirilirmiş. Eğer hayvana karşı olan dövüşte gladyatör kazandıysa ona‘’rudis’’ denen tahta bir kılıç armağan edilip özgürlüğü verilirmiş. Bu kılıçla isterse mesleği bırakıp yeni bir meslek kurabilir ya da dövüş okulunda öğretmen de olabilirmiş. Ama rudis kazanan çoğu gladyatör dövüşlere devam edermiş ve böylece ’doktor’’ unvanı verilirmiş. Bu unvanın anlamı da ölümcül bir tehlikeye karşı savaşarak hayatta kalmasını öğretecek kadar uzman olmak anlamına gelirmiş.
Trevi Çeşmesi ( Fontana Di Trevi )
Papa 12.Clement’in emri ile heykeltıraş Nicola Salvi tarafından tasarlanan çeşme Roma’nın en ünlü yapılarından biri. Yapımına 1732 yılında başlanmış ancak 30 yılda tamamlanabilmiş. Trevi İtalyanca “üç yol” demek . Bu ismin verilmesinin sebebi de çeşmenin olduğu meydana 3 yoldan çıkılıyor olması. Pek çok filme konu olan aşk çeşmesinin bu kadar ünlü olması ise para atılmasıdır. Rivayete göre kim dilek diler ve sağ eli ile sol omzunun üstünden çeşmeye bozuk para atarsa o kişinin dileği gerçekleşir ve Roma’ya tekrar gelirmiş. Trevi Çeşmesi’ne atılan eurolar ise her hafta toplanıyor ve Roma’daki yoksullara yiyecek ve içecek yardımı yapılıyor. Trevi Çeşmesi’ne ulaşmak için “Barberini”metro durağında inmeniz yeterli. Trevi çeşmesinin yakınında hediyelik eşya satan shoplar da mevcut.1 euroya colloseum ya da trevi çeşmesi biblosu ya da magnet , kupa alabilirsiniz.Aldığınız her eşya sizse bu şehri hatırlatacak ve tekrar gelmek için can atacaksınız…
İspanyol Merdivenleri
Trevi çeşmesini gördükten sonra sırada ispanyol merdivenleri var…İspanyol merdivenlerine ulaşmak için “barberini” durağında binip “spagna” durağında inmeniz yeterli. Roma’nın en hareketli bölgelerinden biri. Adını ise; bölgede yer alan İspanyol Elçiliği’nden alıyor Merdivenlerinin yapılış hikayesi ise şöyle ; merdivenlerin üst kısmında yer alan Trinita dei Monti Kilisesi’ne meydandan ulaşımı sağlamak amaçlı yapılmış. İspanyol merdivenlerine oturduğunuz zaman şehrin en ünlü alışveriş caddesi Via Condotti’yi göreceksiniz ve biraz dinlendikten sonra o caddeyi gezmek isteyeceksiniz.Cadde üzerinde birçok ınternational markaların mağazalarını gezebilirsiniz.
Panteon
Via Condotti caddesi üzerinde biraz gezdikten sonra sıradaki durağımız Panteon . Panteon’a resimdeki güzergahı takip ederek 11 dakikada ulaşabilirsiniz. Panteon tapınağı pagan roma tanrılarına adanarak M.S. 118 – 125 arasında yapılmış. Tapınak, 609 yılında Bakire Meryem Kilisesi olarak kutsanmış ve bu yüzden de Antik Roma’dan kalan en iyi korunmuş yapı. Panteon’u etkileyici yapansa şüphesiz mimarisi tapınağa baktığınızda girişin iki kısmında Augustus ve Agrippa’nın heykellerini göreceksiniz. Tapınağın en ilginç bölümü ise kubbesi. Kubbenin ortasında “oculus” denilen bir delik var ve bu delik sayesinde içeriye ışık giriyor. Tapınakta kralların,ressamların, mimarların mezarları da bulunmakta. 19. yüzyıl Kraliçesi Margherita ve eşi Kral I. Umberto, Rönesans ustası Raffaello bu tapınakta gömülü.
Vatikan
Katolik Kilisesi’ne ait olan Vatikan papa tarafından yönetiliyor . Vatikan’da sadece papa dâhil toplam 800 kişi yaşıyor.Boşuna dememişler dünyanın en küçük devleti diye.1506’dan beri yiğitlik ve bağlılıkları ile ün salmış İsviçre askerleri tarafından korunuyor. Vatikana “Ottoviano” metro durağında inerek ulaşabilirsiniz.Erken saatlerde gelmenizde fayda var böylece sırada da çok beklememiş olursunuz ayrıca 1 gününüzü ayırın derim burası için çünkü içerde çok fazla zaman harcıyorsunuz.
Piazza Di San Pietro
Aziz Petrus Bazilikası’nın önündeki bu meydan 8. Alexander için 1656-1667 arasında Gian Lorenzo Bernini tarafından tasarlanmış.
Basilica Di San Pietro
Bazilikaya giriş ücretsiz sıkı güvenlik önlemleri eşliğinde içeri alınıyorsunuz. Yaz aylarında geldiyseniz eğer kapalı kıyafetlerde gelmekte fayda var aksi halde bazilikaya alınmıyorsunuz. Bu konuda çok katılar özen göstermekte fayda var. Basilikanın altında papaların mezarları bulunmakta orayı da görmenizi öneririm bir hayli ilginç çünkü. Basilika içersindeki görevlilere underground derseniz oraya nasıl geçeceğinizi tarif edeceklerdir.