Pulp Fiction

Film Adı🎞 Pulp Fiction 1994

IMDB✅8.9

Yönetmen🎬Quentin Tarantino

Oyuncular💃Uma Thurman   🕺John Travolta   🕺Samuel L. Jackson   🕺Bruce Willis

Ödülleri: 70🏆En iyi Özgün Senaryo Oscarı 🏆Altın Küre En iyi Senaryo Ödülü

                   🏆Bafta En iyi Senaryo Ödülü    🏆Altın Palmiye En iyi Film

Kimilerine göre Tarantino’nun en iyi filmi iken, kimilerine göre içinde barındırdığı unsurlardan ötürü ırkçı, militarist ve narsist bir film olarak tanımlanıyor pulp fiction. 1994 yılında Amerika’da çıkan film, başta benim ve milyonlarca kişiye göre tarantino’nun en iyi filmidir. Neden 15 adet filmi bulunan ve bunların başrollerinde Leonardo Di Caprio, Brad Pitt, Christopher Waltz, Morgot Robbie, Kurt Russel, Jamie Foxx, Robert De Niro ve Madonna’nın bile olduğu filmler en iyisi olarak gösterilmiyor da, bu ırkçı, militarist, homofobik, şeytanı anımsattıran, 666 gibi ironik simgelerin bulundurduğu film en iyisi olarak nitelendiriliyor. O zaman bunun cevabını direkt söylemeden filmin konusuyla güzel bir yolculuğa başlayalım.

Öncelikle filmin başında da bizim anlamamız için filmin adının sözlüklerdeki anlamını gösteriyor bay tarantino. Pulp ucuz, bayağı, düşük, rastgele gibi anlamlara geliyor. sayın tarantino’nun buradaki mesaj ise çok açık; film rastgele gelişen kader-hayat ilişkisine dayanan gerçekçi bir hayatın hikayeleşmesine atıfta bulunuyor. filmde oldukça rastlayacağınız noktalar ise 3 farklı konunun ortak noktalarının olması ve bir şekilde birbirleriyle yollarının kesişmesi.

FİLMDEKİ KARAKTERLER

UMA THURMAN – MİA

Aslında filmimizde birçok baş karakter var yada 3 farklı hikaye olduğu için hepsinin ayrı kendine özgü baş karakterleri var diyebiliriz. fakat filmi izleyip bitirdiğinizde şöyle bir geriye yaslandığınızda tüm olayların altında yatan her karakter ile diyoloğu ve her karakterin onun için birşeyler planlamasından ötürü anlayacağınız, bu filmin asıl baş karakteri “Mia” yani Uma Thurman’dır. Belki de ve bence çoğunluğun bilmediği bir konu var,tarantino thurman’a aşıktı. Evet doğru duydunuz tarantino daha rezervuar köpeklerinin senaryosunu yazarken pulp fiction’ı planladığını ve Mia karakterini de Uma Thurman’ın oyanmasını istiyordu çünkü eğer filmin de oynasaydı daha çok bir araya geleceklerdi. 2 yıl boyunca tam 15 kez rolü reddeden thurman, en sonunda “lanet olsun kabul ediyorum” edasıyla rolü kabul etmiş ve tarantinocuğumuzun yanı başına gelmiştir. Tarantino!nun en bilinen kişisel özelliklerinin başında ayak fetişi gelir. Ve sadece pulp fiction’da değil tüm filmlerinde ortalama ayak sahneleri filmlerin yaklaşık 12 dakikasını alıyor. Bir fetişin sinema sanatında ki yeri adlı bir yazı daha yazılabilir aslında tarantino için. Fakat ve lakin hiçbir zaman Uma, tarantino’ya karşı duygusal olarak bir şey duymadı, çünkü eski eşinden ayrılalı 1 yıl olmamış ve gelecekteki çocuğunun babası da olucak olan Ethan Hawke ile yeni tanışmışlardı. Neden güzeller güzeli ve cazibeli diyorum, çünkü bu kadın zamanında aynı filmde rol aldığı Bruce Wills ve  John Travolta ile de kısa süreli bir ilişki yaşamıştı. Bu kadar erkeği peşinden koşturan bu kadın filmde bir mafya babasının eşi rolünü üstleniyor. Bu mafya babasının da özel ilgi alanı boks ve bunlar üzerine bahisler ve illegal dövüşler yaptırıyor. Birgün şehir dışına gitmek zorunda kalan mafya babamız, eşini, tetikçilerinden olan Vincent Vega’ya emanet ederek gidiyor başka diyarlara. Sonrasında güzel bir hafta sonu geçiren Mia ve Vega, Vega’nın Mia’yı arzulaması fakat hiç beklenmedik olaylardan dolayı açılamaması ve mafya babamızın karısına ayak masajı yapan bir adamı da 4. kattan atmasının da vermiş olduğu ihtişamı yüzünden pek yaşanamıyor yakışıklı jönümüz.

JOHN TRAVOLTA – VİNCENT VEGA

Yakışıklı mı yakışıklı, karizmatik mi karizmatik, tüm kadınların sevgilisi. Yeri geldiğinde gözünü kırpmadan bir dizi insan öldüren ama aşık olduğu kadının önünde çocuklar gibi dans edebilen 80’lerin ve 90’ların Jön dendiğinde akla gelen ilk ismi John Travolta. Filmde Samuel L. Jackson’la birlikte tetikçi rolünü paylaşan Travolta, Bitirim ikili serisindeki Jackie Chan ve Chris Tucker ikilisi gibi komik, spesifik ve toplumsal olaylara bakış açısı olarak birbirinin zıttı olan ama uyum içerisinde işlerini halleden bir ikili havası veriyorlar. Filmin ilk sahnelerinde Burger King, Mc Donalds, Amsterdam da ki yaşayış biçimlerine tepkilerini alaycı bir şekilde gösteriyorlar. Uma Thurmanlı sahnelerin %90’ını birlikte oynayan travolta, filmdeki mia karakterinin cazibesinden etkileniyor fakat mia’nın statüsünden dolayı yanaşamıyor. Hatta filmin en bariz bu durumu açıklayan sahnesi, mia’nın evine gittiklerinde tuvalette kendisiyle konuşurken “Asla ve asla yanaşmak yok, işini yaptın evine bıraktın. şimdi bir kadeh içip ayrılma vakti, sadece bunu yap sadece” gibi sözlerle kendini frenliyor vega, eğer frenleyemezse mafya babasının ona yapacaklarını çok iyi biliyor. Filmin en üzüldüğüm sahnesi ise Vega’nın ölümüydü. Butch’un evinde takılırken butch’un eve gelmesi sonucunda kendi silahı ile öldürülmesi ile kişisel olarak kendi rolü orada sona eriyor john travolta’nın.

 SAMUEL L. JACKSON – JULES WİNNİFİLD

Samuel Jackson’ın parlaması ve daha çok sinema’da boy göstermesine sebep olucak film ve karakter hangisidir diye sorulacak olursa hiç şüphesiz Jules Winnfield karakteri diyebiliriz. Bu filmden sonra 4 Tarantino filminde daha boy gösteren jackson, çoğunlukla filmlerde ya ezilen bir afro-amerikalı rolünde yada patron rolünde oluyor. Bu ise amerika’daki daha Abraham Lincoln zamanındaki zencilere bakış açısını belirlemesinde rol oynayan faktörü öne çıkarıyor. Bu faktör ise Amerika’da mı doğmuş yoksa amerika dışında mı?. Çünkü eğer amerika’da doğan bir zenci iseniz memur, işçi hatta mecliste bile olabiliyorsunuz fakat dışarıdan gelen bir zenci iseniz tek olayınız zengin beyaz amerikalıların kölesi olmak. Tarantinoda, Jackson’ı bu iki statü de oynatmasının başlıca sebebi de budur. Filmde Vega karakteri ile hep bir zıtlık ama eğlenceli zaman geçiren Jules, Hayatının büyük bir bölümünü tetikçi olarak geçirmiş ve sayısız insan öldürmüş amerikalı bir zenci. Bir gün amsterdam’dan gelen Vincent Vega isimli bir tetikçiyle mafya babasının gece kulübüne çağırılır ve bu iki tetikçiyi, istediğini yapmayan boksörünü öldürtmek için tutar. Fakat film boyunca hiçbir istediği olmaz ve sayısız bir dizi olaylar başına gelir. Bu olayların çok ve yoğun olması Jules’te kafa yorgunluğu getirmiş ve daha relax bir hayata yönelmesinde önemli bir rol almıştır. Karakterin en etkilendiğim sahnesi ve konuşması ise, restoranı soymaya çalışan sevgililerden erkek olanı karşısına alıp konuşması ve şu sözleriydi “Hayatımda birçok insan öldürdüm, ilk defa birinin yaşamasını sağlıyorum.”

BRUCE WİLLİS – BUTCH COOLİDGE

Arnold Schwarzenegger, Jason Statham ve Jackie Chan denince aklımıza ne geliyorsa, Bruce Willis için de o geliyor tabikide; AKSİYON. Kariyerinin %90’ını aksiyon filmlerinde geçen B.Willis yine bir aksiyon, komedi, post modern bir filmin içinde, şampiyonlar ligi gibi bir kadroyla kendi yerini de buluyor. Filmde bir boksörü canlandıran aktör, çocukluğunda babasının savaşta ölmesi üzerine, babasının asker arkadaşının babasından kalan yadigar bir saat üzerine kin besliyor ve ileride onu neler beklediğini bilmediği bir hayata atılıyor. Fransız, narin ve çocuksu bir sevgilisi olan Butch, paraya ihtiyacı olduğu için illegal dövüşlere katılıyor. İllegal dövüş derken küçük bir açıklama yapmak istiyorum. Bu dövüşlere çoğunlukla yeraltı dünyasının hakimleri ve yer üstündeki zengin iş adamlarının yoğunluk gösterdiği, finanse ettiği ve haliyle daha çok kazanç uğruna bulundukları bir organizasyon. Haliyle böyle karanlık işlerde bulunan ve güzeller güzeli bir kadına sahip olan mafya bir babamız var. Bir gün bu adamın gece kulübüne uğrayan Butch, mafya babasının isteği üzere maçta yenilicek ve bu doğrultuda kendisine ön ödemeli yüklü bir para verilicektir. Elbette parasızlıktan çökmüş olan butch teklifi kabul eder ve parayı alır. Fakat öyle olaylar olur ki, yenilmesi gereken maçta rakibini öldürüyor. Mafya babasının adamlarını peşine salınacağından emin olan butch, sevgilisini de alıp kaçma planları yapmakta. Fakat her zamanki gibi evdeki hesap çarşıya uymuyor ve yol boyunca bir dizi olaylar yaşıyor. Kaçtığı mafya babası ile trafik lambasında karşılaşan butch, tam canını kurtardığını düşünürken bir dükkana giriyor ve neredeyse tecavüze uğruyordu. Peki tüm bu olaylardan butch sağ çıkabildi mi ve fransız sevgili ile bora bora adalarına gidebildi mi? Eğer filmi izlemediyseniz hemen google, netflix gibi mecralardan başlat tuşuna basmanızı ve bu içinde binlerce olayı ardı ardına yaşayan ve yaşatan filmin yönetmeni Quentin Tarantinonun da kulaklarını çınlatmanızı istiyoruz 🙂

Ve bir film incelemesinin daha sonuna geldik, beni dinlediğiniz için sizlere çok çok çok teşekkür ederim. Bir sonraki filmlerde buluşmak üzere hoşçakalın 😊

Emayki
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Schindler List
Sonraki
The Godfather

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.