PROZACA BENDEN NOTLAR

Fotoğraf sahibi: Alexander Grey (@Alexander Grey on Pexels)

Merhaba sevgili ilacım. Bazen keşke tanışmasaydık dediğim,bazen de iyi ki varsınlar adadığım fluoksetinim benim. 

Mutluluk kimyasal mı???O da ne?

Sorun bende mi ,beynimde mi,seratoninde mi, dopaminde mi? Gerçekten bilemiyorum. Düşünmekten de araştırmaktan da bitkinim. Beynim zaten iki düz bir ters, iki haroşe,iki desen dokuyan trikotaj makinesi gibi. İlmek ilmek düşünceler konuşuyor, hiç birisi birbirini dinlemediği gibi konuştukları konuların da birbiriyle alakası yok. Daldan dala geziyor nöronlar. Hani başkası anlatsa adeta güleceğim, ama kendim yaşadığım için aslında hiç de komik olmadığını biliyorum. Aksine zor.

 Dediler ki seratonin dengelenirse “mutlu” hissedecekmişim. D vitamini eksikse de depresyon gelişebilirmiş. Yok efendim b vitamini eksikliği de olabilirmiş falan filan. Badem yiyelim,brokoli kemirelim, d vitamini içelim,bitkinin çayı,sebzenin kökü derken, nihayetinde elimde cips,puding paketleri,bol makarna ,bol karbonhidrat ,akabinde ağlama halleri, tv dizisi tadında bir yere varamayan ,final yapamayan sıkkın,berbat ruyalar derken  sonunda yine yangından mal kaçırırcasina alıp yeniden başladığım canım prozaca. Ya neden? Mutsuz olmamak için bir nedenim yok ve eğer bu mutlu hissetme hali bir kimyasal reaksiyonla oluşabiliyorsa hep beraber neye kürek çekiyoruz öyleyse? İşte böyle beynimde anlamsız, saçma sorularla , bugün yine kavuştuk yeşil hapımla.

Ne seninle ne de sensiz prozac…

Şimdi iki hafta içinde olacakları biliyorum. Eğer şanslıysam 10. Günden itibaren kendimi iyi hissetmeye başlarım. Bu da hala ilacıma bağışıklık geliştirmedim demektir. Ki ben öyle olmasını umuyorum. Zira 2 ay önce kendisini bıraktığımda “ kullanıyorum yine de depresif ve halsizim, bari temizleneyim şu ilaçtan” diye bıraktığımı hatırlıyorum. Ha, bir de en kötü tarafı da bu. “iyiyim ben zaten aylar oldu içiyorum” diye bırakıyorsunuz ama ne kadar iyiydiniz hatırlamıyorsunuz. Bırakırken düşman gibisiniz kendisine , “ zehirsin bıktım sana bağlanmaktan ” hissiyle. Sonra günden güne zayıflayan ruh hali sonrası, eğer bir de ecza dolabında zuladaysa , ayrılık yaşadıktan sonra hala çok sevdiğinizi anladığınız “ derdim de sensin dermanım da sen” tadındaki sevgili misali kavuşmak çok dramatik oluyor.

Bıktım mi ? Evet çok. Bırakır mıyım? Yok!

 İlk kez bu sefer depresyonun fiziksel sonuçları ile karşılaştım. Baş dönmesi, tuhaf bir heyecan gibi gelen çarpıntı. Hayal aleminde gibi kulak çınlamali sersemlik. Bıktım mı? Evet. Ama keşke gerçek nedenini bulabilsek tüm bunların. Gidilen terapilerden, verilen aynı ilaçlar döngüsünden, sanki en gec 6 ay çarpı 2 zamanda bir daha asla kullanmayıp iyileşecek olacağımıza inandirmalarindan, ödenen muayene ücretlerinden ve gerçek sebebi asla bilememekten. 

  Amaaannn, yeşil hapım mutlu ben mutlu. Şimdi geriye “ iyiyim bey yeaaa” diye tekrar zamansız bırakmamak kaldı. Kaldı ki bu yazı da kendime kanıtım, kayıtlı kanıtlı “ sakın ha bırakma” uyarımdir. Bir dahaki döngüde bunları oku! Onsuz olmadığını yine unutma notudur kendime. İlaç bu , can acın varsa iyileşmek için alacaksın. Bitti ,nokta, net. 

Deniz Ayhan
15 yıllık eğitimcilik hayatımdan aldığım en büyük öğreti, insanın en zor kendini eğittiği gerçeği oldu. 40 yaşında bir fiziki bedenin içinde, 12 yaşında bir ruh haliyle yaşlanıyorun şimdi. Bu serüvene birileri ortak olmazsa, korkarım hiç büyümeyeceğim...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Lastik Pabuçlar(Gerçek Bir Hikaye)
Sonraki
RAKSODİA AŞKIN TARİFİ

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.