Platon’un mağara benzetmesindeki kalıpları kıran, buzları eriten, herkesin alışık olduğu düşüncelerden sıyrılmasını sağlayan herhalde Sokrates’ti. Platon gibi bir filozofun düşünce dünyasının zemini oluşturan bir kişinin ne kadar yaman bir zekâsının olduğunu hayal edin.
Aslında Sokrates’in ve Platon’un hoca-talebe ilişkileri bizim kültürümüze çokta yabancı değil. Şems ile Mevlâna arasındaki hoca-talebe ilişkileri ile bağdaşıyor. Şems de Sokrates gibi derdini dostuna anlatmış, arkadasında bir dostu bırakmanın rahatlı ile bu dünyadan ayrılmıştır. Palton gibi Mevlana’da dosttan kalan bilgi ve düşünce dünyasını bir dostun hizmetine adıyor. Devlet kitabının önsözünde de denildiği gibi “ dar kafaların öldürüldüğü Sokrates’in de Şems’in de ölümleri, yepyeni bir düşünüş ve duyuş akımının başlangıcı oluyor.”
Kitabı okuyan birçok insanın kafasında şu soru vardır; “devlet kitabındaki düşünceler Sokrates’e mi aittir yoksa Platon’un kendi düşünceleri mi?” bunun cevabını önsözde çevirmen söyle veriyor; “ Devlet’in babası Sokrates, anası Platondur.”
Devlet kitabını yazılmasına yol açan olay da Sokrates’in ölümüdür. Platon bütün ömrünü Sokrates’i öldürenlerin inadına, onu yaşatmak için ve onun gibilerin toplumlarda baş tacı edileceği bir toplumun bir devletin nasıl kurulacağını düşünmekte ve anlatmakta geçmiştir.
Kitap on bölümden oluşuyor, her bölüm de bir sonraki bölüme zemin hazırlayan diyaloglardan oluşuyor.
Platon, İdeal devlete olması gereken dört değeri şu şekilde açıklamaktadır:
Platon’ a göre bilgelik: “ Demek ki, tabiata uygun olarak kurulmuş bir devlet, akıllı olmasını kendini yöneten küçük bir topluluğun bilgisine borçludur. Bilgelik diyebileceğimiz bilge de budur.”
Yiğitlik ise ünlü filozofa göre; “ korkulacak şeyler üstüne eğitim yoluyla, kanunların verdiği inancı koruması”
Devlette aranacak iki değer kalıyor: Ölçü ve doğruluk.
Ölçü, isteklerimizin, tutkularımıza vurduğunuz bir çeşit dizgindir.
Doğruluk ise herkesin kendi işine bakması, başkalarınınkine karışmaması doğruluktur der Platon.
Devlet yapsında olduğu gibi Insanlarında üçe ayırır: Bilgesever, ünsever, parasever olarak.
Demokrasi, bir eğitim işidir; eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam ederse demogoylar türer. Demogoylardan da diktatörler ve tiranlar türer.
Kitapta en çok sevdiğim bölümler: dördüncü, sekizinci ve dokuzuncu bölümler.
Devlet kitabını okuduktan sonra bu bir ütopya diyorsunuz. Evet, gerçekleşmesi zor bir “ideal devlet” anlayışı ama imkansız değil gibi.
İnsanları tarafsız gözlemle.
Her zaman konuşmaktan çok dinle.
Gerektiği yerde sus.
Bilmediğini bilen gibi yapandan uzak dur.
Sen bilirken susma,
bilmezken konuşma.
Bilgiyi elde etmek seni mutlu edecektir.
Asil insan bunu uygular.