Uzun bir hikaye değil benimki. Belki yaptığım bir yanlış kendimi hiç bu kadar pişman etmemişti. Umutsuzluğun zirvesinde bir Ankara günüydü. Mutsuz bir şekide medikal fizik dersine yol alırıyordum. Medikal fizik diyince aklınıza bilimsel şeyler gelmesin. Hocanın 1970lerde ki gençlik anılarıyla dolu bir derstir kendileri. Mutsuzluğum ve arkadaşımla binaya girerken onu gördüm. Bize kapıyı tuttu. Uzun saçları vardı erkekte uzun saça ilgim var da:) Bakmaya utandım neden bilmiyorum sonra çıkana kadar canım arkadaşım adımı soyadımı haykırışlarıyla utandım ama onunda utandığının farkındaydım. Kalbim biraz atmıştı ama yine de geçici olucağını düşündüm. Bir derse daha girdikten sonra anatomi binasına gittik. Anatomi binası patoloji binasıyla yanyana bir binaydı kapıda sigara içerken gördüm. Beni görünce kafasını aşağı eğdi. Yüzünde şu an bile unutamadığım bir gülümse vardı.
Uzun zamandır bu kadar heyecanlanmamıştım ama her zamanki gibi heyecanı mı belli etmedim.içeri girdi ben de anatomi binasında tuvalet olmadığı için patolojiye girdim merdivende otutmuştu yanında da bir arkadaşı vardı. Ben o kadar etkilenmiştim ki yüzüne bile bakamadım ama arkadaşımın dediğine göre bana bakıyordu. içim içime bir sığmaz şekilde binadan çıktı. Evet etkilenmiştim. Ama bir daha göremem diye umutlanmak istemedim. Çarşamba günü arkadaşım kantinde görmüş kahvaltı yapıyormuş tek başına.Arkadaşım aradı burda dedi. Hemen gittim ama 2 dk içinde gitmişti. Zaten ben onu hep dakikalarla kaçırıyordum. Ya ben derse gittiğimde 2dk sonra geliyordu.ya da o derse gittiğinde ben 2 dakika sonra geliyordum. Adını bile bilmiyordum ama gördüğümde bir kalp çarpıntısı geçiriyordum. Bir günbahçeden içeri geçerıen bana bakıyormuş. Arkadaşım sana bakıyor dediğinde onu havada aradım. Hangi salak havaya bakardı ama ben baktım işte. Zaten o kadar az karşılaşıyorduk ki ama yinede bekliyordum işte. En sonunda instagramını bulabildim takipleştik ama bir şey olmadı konuşmadık.onu her gördüğümde o kadar yanlızdı ki bakınca bakmıyordum ama seviyordum bu gurur muydu yoksa çekindim mi bilmiyorum. Kimseye benzemiyordu. Bir çabası yoktu. tek oturuyordu hiç arkadaşı yok gibiydi. Tek başına yemek yiyor tek başına kalkıp gidiyordu. Artık bakmıyordu bana.İçimde bir boşluk oldu. Arkadaşım ona bakmadığım için vazgeçmiştir dedi. O kadar üzülmüştüm ki. Sonra bir hafta geçmeden bir kız attı hikayesine elinde şarap olan bir kızdı gözlükleri vardı gözlük canımdan fotoğrafı çekerken ki yansımasını gördüm çok içten gülmüştü. O an ki ruhsal çöküşüm mü unutamıyorum. Ben sevgilisi mi değil mi diye düşünürken bir şey oldu. Bir cuma sabahı sınavı giricektim kantinde arkadaşlarla otururken o geldi. Tam mutluluktan sevinip ayağa kalktığımda yanında onu gördüm o kızdı işte fotoğraftaki o kız. Arkadaşlarımla bakarken içeri girip bir şeyler alıp bahçeye geçtiler. Sapsarı olmuştum. Midem bulanıyordu bu nasıl olabilirdi. Üzüntüden o an öleceğim sandım ama ölmedim tabi kim mutsuzluktan ölürdü ki. Arkadaşlarım beni teselli ederken yolun ortasında daha önce hiçbir erkek için yapmadığım bir şeyi yaptım. Ağladım. Bir anda gözlerimden yaşlar akıyordu yolun ortasında durup ağlıyordum. Arkadaşlarım giderken bir baktılar ağlıyorum hemen teselli ettiler. Sınava girdim. Ne yaptığımı bile hatırlamıyordum. Yurda gittim hava soğuktu ruhumsa buz tuttu sanki akciğerlerimde bir baskı. Yine bana haram geceler mi dersin behzat ç. izleyip acımı hafifletmek mi. Her şeyi yaptım ama geçmiyordu işte niye böyle oluyordu. Ertesi sabah öyle bir uyumuştum ki kahvaltıyı bile kaçırmıştım 11.30 olmuştu saat. Kalkıp giyindim.almanca kursuna gidiyordum kızılaya geldiğimde sanki herkes ona benziyordu o kadar tuhaftı ki… Daha sonra bir karar verdim gidip balık alıcaktım aklımı artık ona yormayacaktım. Bir petshopa girip bir japon balığı aldım çok güzeldi. Yurda gizlice soktum. Adını bulmam çok zor olmadı adını Firdevs koydum. Firdevs Balıkoğlu. Tatlı mı tatlı bir bir balık. Pazartesi olmuştu Sırf onu görmemek için kantine bile gitmiyor sadece derslere gidip geliyordum bu böyle 1 hafta sürdü ta ki onu kantinde görene kadar kapıdan girdi direk bana baktı sonra etrafa bakınıp gitti yine içim acıyordu. Kafamı koyup biraz gözlerim ağladı. O kadar pişmandım ki ona bakmadığıma ona ilgi göstermediğime kaçtığıma keşke yine o güne dönsek keşke o yine bana öyle baksaydı gülümseseydi ama zamanı geri alamassın o günü geri getiremessin. Kızılayda her gördüğümü o sansam da artık onu geri getiremem. Bu depresyon sürecinde arkadaşlarımın sözlerine hiç aldırmadım. Bana daha önce konuşmadığın bir insanı sevemessin takıntı dediler ama ben biliyorum takıntı değil bu. Bir insan bir insanı 24 saat düşünmez uyurken bile. Şu an atlatma sürecindeyim en acısı da onu unutman gerektiğini bilmek ama bunu yapmak istemiyorum. Her kızılaya gittiğimde başkalarını o sanıyorum. Ama bunun da geçeceğini biliyorum. Ama şu sözü de aklımdan hiç çıkaramıyorum.“
“Bir insan birisine geç kalır ve bir daha kimse için acele etmez.“