Marina Abramović’in performans kayıtlarına denk gelmeyeniniz yoktur. Kim olduğundan bihaber bile olsanız, herhangi bir sosyal medya mecrasında aktif bir kullanıcısıysanız her yıl en az bir defa patlak veren Abromavić furyasına muhakkak denk gelmişsinizdir. Özellikle büyük aşkı Ulay (Uwe Laysiepen) ile sergiledikleri performanslar, özel hayatları, yıllar sonra yeniden karşı karşıya gelişleri…
Marina Abramović: Performans Sanatı
Sansasyonel hayat hikayelerini kim sevmez?
Ama biz, Marina Abramović’in hayatının bu sansasyonel yanından olabildiğince uzak durup, elimizden geldiğince O’nu bir magazin malzemesi olarak değil bir Performans Sanatçısı olarak tanımaya çalışacağız.
Anlık ve Yaşamın İçinden: Performans Sanatı Nedir?
Performans Sanatı da aslında katılımcıların olduğu bir ortamda gerçekleştirilen diğer tüm sanat dalları gibi algılanmaktadır. Oysa 1960’larda ortaya çıkan Performans Sanatı kavramının tiyatro oyunlarından, müzikallerden ve konserlerden ayrılan önemli yanları vardır. Performans Sanatları bir metine bağlı değildir. Bir metine bağlı olmadıkları gibi, ana fikirleri dışında bir yapıları da yoktur. Bu ana fikrin etrafında bir performans sergilenir, anlıktır.
Bu gösterilerin birebir tekrarı yoktur. İzleyici doğrudan performansın içinde olabileceği gibi, aktif veya pasif birer katılımcı rolünde de olabilir. Diğer sahne sanatlarında olduğu gibi bir temsili canlandırmak gayesi taşımaz. Olayı olduğu gibi ortaya koyar, gerçeğin kendisidir. Hayatın akışındaki olağan etkileşimi izleyicisiyle paylaşır. Bu yüzden bu alanda sergilenen çoğu performans Happening (Doğaçlama/Olan/Oluveren) olarak adlandırılır. Hedef, izleyicide kalıcı bir etki uyandırmaktır. Toplumsal normlarına karşıdır. Katılımcıya görmediğini, görmeyi reddettiğini göstermeyi amaçlar.
Marina Abramović’in Üslubu
Abramović, 1946 yılında doğmuş Sırp asıllı bir sanatçıdır. Performans sanatları ile genç bir kadınken tanışmıştır. Pek çok farklı tutumun ve imajın içinden Marina, insanların yerleşmiş algılarını insanın fiziksel ve zihinsel sınırları zorlayarak kırmayı amaçlamıştır. Kendisi yalnız performanslar da sergilediği gibi genellikle katılımcıları da performansın bir parçası haline getirmeyi tercih etmiştir.
Gösterilerinin içinde kimi zaman şiddet, acı ve yüklü bir dramatik ağırlık bulunmaktadır. İşte bu ağırlık insanların üzerinde kuvvetli bir etki yaratır. Marina’nın performansları insanlara; oldukları, olabilecekleri, müsaade edildiği taktirde everilebilecekleri yabani hali göstermektedir. Belki de biraz arabesk bir ifade ile tanımlayacak olursak: İnsanları, insanlıklarından vurmayı amaçlar.
Unutulmaz Performanslar
Şüphesiz ki Abramovic’in sergilediği her performans bunlara denk gelme şansı yaşayan zihinlerde kalıcı bir etki uyandırmış, insanları yaşantıları ile alakalı sorgulamaya teşvik etmiştir. Gelin bunlardan birkaçına beraber bakalım.
İnsanlık Dışı Şiddet: Rhythm-0
Yukarıda bahsettiğimiz gibi; Marina’nın insanlıkla ilgili derdini, şiddet ve fiziksel acı üzerinden örneklendirerek anlatmak tutkusuydu. Bu performansında da bu tutkunun izlerini kuvvetle görüyoruz. Marina bir sandalyede tepkisiz oturuyor. Odadaki masanın üzerinde ise şarap, parfüm, bıçak, kuş tüyü, jilet, gül, mermi, tabanca, testere, kibrit, kamçı gibi şeyler var. Masanın üzerindeki notta ise katılımcılara bu nesneleri kullanarak Marina’ya istediklerini yapabilecekleri yazıyor. Önce oldukça kibar olsalar da Marina’nın tepkisizliğinin devam etmesi ile kalabalıktan ona şiddet uygulayanlar ve onu yaralamaya çalışanlar oluyor. Performans, bir katılımcının Marina’ya silah doğrultması ile sona eriyor.
Katliama Tepki: Balkan Baroque
Bu performansı Marina, bodrum katında kanlı hayvan kemikleri üzerinde tam dört gün boyunca oturarak gerçekleştirdi. Bu süre içerisinde kemikleri temizlemeye ve etlerden arındırmaya çalışıyordu. Bodrum katı zaman geçtikçe ısındı ve tüm bu insanlık dışı koşullara rağmen, tahmin edilemeyecek bir kokunun içerisinde performansını sergiledi. Balkan Savaşı öncülüğüyle tüm savaşları lanetledi.
Özel Hayatın Teşhiri: House with the Ocean View
Marina, bu performansında ise 12 gün boyunca yemek yemedi. Aynı zamanda tuvalet yapmayıp, konuşmayarak bir galeride yaşadı. New York’ta yer alan bu galeride sanatçı, izleyicilerin gözleri önünde hayatına devam etti. Katılımcılar çekinmeden, saklanmadan, yanlış bir eylemdeymiş gibi hissetmeden bir insanın özel hayatını doğrudan izleyebilmişlerdi. İnsani dürtülerle muazzam bir yüzleşme!
“Aşka Bak Be” Tweetlerine Maruz Kalan Performans: Breathing In/Breathing Out
Bu performansta ise Marina’ya Ulay eşlik etti. Ulay ve Marina oksijensiz kalana kadar birbirlerinin nefeslerini soludurlar. Aralarındaki tutkulu ilişkiyi bir gösteriye dönüştüren ikili sınırları zorlayan, özgün performanslarına bir yenisini daha eklemiş oldular. Performans yalnızca 17 dakika sürebildi. Çünkü Umay’da, Marina’da oksijensizlikten bayıldılar.
Doğrudan Gözlerinin İçine: The Artist Is Present
New York Modern Sanatlar Müzesi’nde, her gün en az 8 saat oturan sanatçı hareketsiz şekilde karşısına oturan kişilerle yalnızca gözleriyle iletişim kurmuştur. Karşısına oturan katılımcılar ruhsal olarak en savunmasız ve çıplak halleri ile oradadır. Ve doğrudan sanatçının gözlerine bakmak zorunda kalmışlardır. Marina, belki kendinden bir şeyler paylaşmış belki de karşısındakine ayna olmuştur. Kim bilir?
Marina’ya Dair Son Bir Söz
Her ne kadar, performanslarının bu etkileyici yüzünden çok özel hayatıyla ve bu hayatın onun gösterileri üzerindeki etkisiyle anılsa da Marina, bir magazin figürü olmaktan çok daha fazlasıdır. Sanatçı ve aktivisttir. Üstelik bu eylemci yönünü çalışmalarında kuvvetle sergilemiş, bağımsız tutmamıştır. Onun bu yüzü; dinler, diller ve cinsiyetler üzeri bir tutumu benimsemiş bir sanatçının yüzüdür.
İnsanın riyaya eğilimine, cinayetlere, savaşlara ve katliamlara tepkisini yeri geldiğinde gönüllü olarak fiziksel ve psikolojik acı çekerek göstermiştir. İnsanların doğrudan gözlerinin içine bakmış ve etraflarında yaşanan onlarca acının bir aksını yeri geldiğinde yalnızca bakışlarıyla bu insanların idrakine açmayı amaçlamıştır.
Tepki göstermek, tepki gösterilmesini talep etmek, insanlığa duyulan sevgiden ötürü insana karanlık yüzünü göstermeye çalışmak… Tüm bunlara adanmış bir ömür, kırk yılı aşan sanat hayatı…
Şüphesiz ki, Marina’yı büyük bir sanatçı yapan bunlardan başka hiçbir şey değildir…