Pelerinsiz Süper Kahramanlarımıza Gelsin: Öğretmenler İyi ki Var!

Kaynak belirtilmedi

ÖĞRETMEK:

Yalnızca sekiz harf, ağırlığını taşımaksa seksen sene, bir insanın kendine öğretmen diyebilmesi için, aldığı bir diploma, bitirdiği lisanslar, doktoralar, sevinçli bir atama haberi yeterli elbette.

Fakat öğretmen olabilmesi için, değil doktora, isterse yeni Dünya’nın en zeyrek mühendisi olsun, kibrin zincirlerine esir olduğu sürece asla ama asla gerçek bir öğretmen olamayacaktır o kimseler. Elbette farkındayız, çok büyük, çetrefilli bir yoldur öğretmen olabilmek, illa ki üstten bakmak isteyecekler, bakmalılar aslında. Zira biz, yıllarca onların gözlerinin içine bakacağız. Ana ocağından, mektep sıralarına bırakıldığımız ilk günün sabahı “Öğretmeninin sözünden sakın çıkma kızım/oğlum” diye, hangimiz tembihlenmedik ki?

Yüce gösterildi öğretmenler bize, az bile gösterildiler oysa, görevi öğretmek olan, alçak gönüllü, uçsuz bucaksız bilgi ve deneyim birikintisi olan, yorgun bedenler, hayata atılma yolunda hep bizim elimiz, kolumuz, gözümüz, gerektiğinde yüreğimiz olup, yıllar geçse bile bağlarını kesmediler bizimle.

MUTLULUĞUM:

Çok mutluyum, her bir öğretmenim için, ayrı ayrı mutluyum, neşem sonsuzluğa uzanır, ellerim titrer karşılarında halen daha, ebediyen de devam edecek bu utangaçlığım onlar karşısında, sevdim, her birini ayrı ayrı önemsedim, tıpkı onların beni, kardeşleri, evlatları görmeleri gibi, ben de onları annem, babam, abim, ablam gördüm. Geçmişime bakıyorum da ben ne de güzel insanların sözlerini dinlemiş, gözlerinden gözlerimi ayırmamış, kulak kesilmiş, sorular sormuş, peşlerinden gitmişim.

Ne çok çabalamışım onlardan bir şeyler öğrenebilmek için, hayata dair hevesimi insanlar zaman zaman kırsa da eğitime olan açlığım yirmi birimde bile capcanlı, ruhum toy, kalemim elimde, bu satırlar, bana bildiklerimi öğreten öğretmenlerime, pelerinsiz süper kahramanlarıma.

Öyle çok yazı yazılıyor ki öğretmenler hakkında, oysa hep bir yerlerde dile getirilmemiş övgüler kalmakta. Tarifsiz duygular, kutlamalar, zaman zaman ayrılıklar ve vedalar, gurur dolu bakışlar, sallanan eller, içten ve sulu gözlü kucaklaşmalar, en gerçeği lisedir, en hassası ortaokul, en değerlisiyse ilkokul.

Anne/Baba görevi görür ne de olsa o yaşta öğretmenimiz, onu kopyalar, gittiğimiz her yere onun davranışlarını götürürüz. Onların bize karşı hem daha sevecen, hem daha sert tavırlı olmasının da sebebi budur aslında. Hatalar geleceğe taşınmasın, çocuk yaşta unutulsun, alınan derslerle geçmişte bırakılsın diye. Bize tutulan, üçüncü aynadır ilk öğretmenimiz.

Ortaokuldaki öğretmenlerimiz, sosyalleşme evresinin, ergenliğin başına denk geldiği için, sorumlulukları daha bir fazladır, bir çocuğun, genç oluşunda yakılacak fitillerde, etkileri muazzamdır, onu eğitim hayatından soğutmak da öğrenmeye aşık etmek de ortaokul öğretmenlerinin görevidir. Çocukluğunun son demlerinde olan bir genci yönetmek, çok mu çok zordur, ince eleyip sık dokunulmalıdır.

Liseye geldiğimizde, ah ah!

Kim unutabilir ki lise hocalarını. Bakın, işin içine nasılda samimiyet girdi birden dimi.

Hocam diyebiliyorsak bir öğretmene, onunla aramızda bir bağ, yakınlık, ailesel bir ilişki, kanımız kaynadığı için diyoruzdur özetle. Arkadaş, yoldaş, öncü gördüğümüz içindir bu benimseme, her şeyiyle gerçektir lise. Dostluğuyla, acılarıyla, öğretmenleriyle, eğlenceleriyle.

Ben liseden sonra nereye gidersem gideyim, bir daha o yakınlığı hiçbir öğretmenimle kuramadım, lafta hocam ama hepsi profesör oldu.

Liseden alıp, ömrüme katabileceğim, hep yanımda gezdireceğim 3 şey olsa;

Yakın arkadaşım

On yedinci yaşım

Kıymetli hocalarım.

Olurdu.

Günden güne, liseye olan özlemim artmakta, dönüşü olmayan, paha biçilemez harikulade çağlarıma. Hiç unutamam o son Cuma gününü, e zaten az kişilik bir sınıftık biz, şimdi hepten koparılıyorduk birbirimizden, keza en önemlisi hocalarımızdan. Yazarken bile tüyler diken dikense, en gerçeği lisedir tabi ki de.

İZİNİZDEN:

Ben, öğrettiklerinizi, tanıdığım insanlara aktarmaya, olabildiğince çocuğa umut olup yol göstermeye, sizin bana devrettiğiniz fener ile onların yolunu da aydınlatmaya kendimi adamaktan asla bıkmayacağım, değil yirmi bir, elli bir de olsam, sizi unutmayacağım, teşekkür ederim bana kattıklarınız, sevginiz, öğretileriniz, aşıladığınız umut ve gösterdiğiniz kutsal yol için.

Hep var olun, çünkü bizim hep size ihtiyacımız olacak, sadece o sıralardayken değil, en umutsuz, en çaresiz, en beterken halimiz, yine bakacağız parıldayan göz bebeklerinize ve yine umutla dolacağız, dudaklarınızdan dökülen her bir kelimeye.

Öğretmenler Gününüz kutlu olsun, sizi çok seviyoruz.

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Anlayışsızlık bir hastalık mı?

Anlayışsızlık bir hastalık mı?

Sonraki
NETFLİX 5 POPÜLER ANİMASYON

NETFLİX 5 POPÜLER ANİMASYON

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.