Pıt pıt! (kalbini çalıyorum)
-Pardon müsaitseniz sizi sevebilir miyim?
– Yanlış yürek güzelim, yanlış kapı!
ÇAT!
Yine yanlış insanı sevmeye kalktın değil mi? Belki seni seven, seni sevmek isteyen birileri de senin kapını çaldığında sen de aynı tepkiyi gösteriyordun. Şimdi bir başkası da senin yüzüne karşı yüreğini kapadı değil mi? Oysa sen onunla birlikte yaşlanmayı bile hayal etmiştin. Saçı, gülüşü, boyu posu, konuşması seni etkilemişti. Onun için neler neler yapmayı hayal ettin de yine duvara toslamış gibi oldun değil mi?
İnsan hayatı boyunca böyle kaç kere yanlış kapıyı çalıyor, kaç kere yanlış yüreği sevmeye kalkıyor kim bilir? Oysa bir kere sevip, onunla yaşlanıp ölmek güzel olmaz mıydı? Hiç aşk acısı çekmez, hiç ayrılığın hasretini yaşamaz, hiç başkalarına takılmadan sevdiğinizin en iyi, en güzel, en doğru insan olduğunu bile bile bir ömür onunla yaşar ve yaşlanırdık.
Yanlış seçimlerimiz bizi korkak ve yalnız yapıyor. Bir daha sevmekten kaçınıyor, bir daha acı çekmek istemediğimiz için yalnızlık çekiyoruz.
Zamane insanı sevmekten uzaklaşıyor, güvenmiyor. Keşke yine eski zaman aşklarını yaşayıp, yaşatabilsek. Sevgilinin yokluğu cehennem azabı gibi gelsin, yalnızlığımız değil. Nice genç insan sevgisizlikten, umutsuzluktan canına kıyıyor artık. Yapmayın. Sevin. Hatalı da olsa bir kalbin kapısını çalın. Belki de son seferde doğru olanı bulursunuz. Belki bir daha başka kapılar çalmanız gerekmez? Ama denemezseniz, her şey böyle biter Deneyin. Belki bu sefer olur? Olmaz mı?