PARALEL EVRENİN PARALEL OLMAYAN MAKALESİ
Bilim insanları, atomdan daha küçük bir zerreciğin saniyeden daha kısa bir sürede patlayarak bulunduğumuz evreni oluşturduğunu ortaya atar.
Bu zerreciğin ani patlamasıyla 13.8 milyar yıldır kabul ettiğimiz Büyük Patlamanın; imajımızın yansıması ve zaman ibresini tersine aktığı bir başka evren daha oluşturduğu düşünülüyor.
Paralel evren teorisinden önce çoklu evren kavramının bir teori değil bir model (teorik fizikten uzaklaşarak farklı paralel evren kuramları içeren) ve yaklaşımdır.
Paralel evren teorisinin Büyük patlamaya dayandırılmasının sebebi patlama sonucunda tek bir evren oluşmadığı ve bu patlamanın sonsuz sayıda evreni var ettiği düşüncesidir. Bu teorinin ortaya koyduğu bir başka iddia ise bu evrenlerin ne kadar kesin olursa olsun asla kanıtlanamayacak olmasıdır. Bunun nedeni bu evrenler arasında etkileşim yoksunluğudur. Şöyle de denebilir: Başka bir evrendeki sizi asla kanıtlayamazsınız.
Başka bir evreni sizin aldığınız kararlar yaratmadı. O başka evren siz isteseniz de istemeseniz de zaten vardı. Siz sadece şimdi bulunduğunuz evrenin gidişatını etkileyebilirsiniz.
Bilim insanları ‘Newton’un Evrensel Kütle Çekim Yasası’’nın dikkate alarak 1000 partikülden oluşan basit modülleriyle zamanda geriye gittikçe büyük patlamanın ötesine bir nevi evrenimizin ayna yansımasına ulaşmayı kurgulamaktadırlar.
“Her bir noktasal kütle diğer noktasal kütleyi, ikisini birleştiren bir çizgi doğrultusundaki bir kuvvet ile çeker. Bu kuvvet bu iki kütlenin çarpımıyla doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır.”
İncelemeler sırasında hacim ve miktar değeri dikkate alınmaksızın her bir parçacık gruplaşmasının düşük kompleksite ölçeği olarak bilinen şeye dönüştüğünü keşfettiler ve sonrasında dış kısımlar genişletilerek farklı ve zıt zaman ibreleri oluşturdular. İşte bu bulgu Büyük patlamadan sonra iki evrenin oluştuğunu ve bu iki evrenin birinde zaman ileri doğru akarken diğerinde ise en azından ilk evrenin perspektifine göre geriye doğru aktığı sonucuna ulaştırdı. Bu nedenledir ki bu iki evren kendilerince değişime ve gelişime uğradığı için birbirlerinden farklıdır. Her ne kadar farklar olacağı öngörülse de fizik kanunlarının değişmezliği göz ardı edilemez.
Şimdi Paralel Evrenlerin kökenini Fiziksel yanıt ve felsefi yanıtlar ile inceleyelim.
FELSEFİ YANITLAR:
1-ANTROPİK İLKE: İlk “Neden?” sorularını içeren bu ilke ‘Neden bu evrende insanlar var?’ , ‘Neden varız?’ gibi sorulara ev sahipliği yapmaktadır. Evrenin oluşumuna dair birçok teori mevcuttur ama hiçbirinde neden hayatın ortaya çıktığını açıklayamaz. Bilimdeki her neden sorusu aslında bir ‘nasıl’ sorusudur. Fakat bizler elverişli bu evrenin nasıl oluştuğunu bilmiyoruz.
2-TANRI YARATTI: Bilim insanlarına göre insanlığın oluşumu tamamen tesadüften ibaret. İnsanların ortaya öylece çıkması ne kadar düşük bir ihtimal olursa olsun bilim insanları bunu pek önemsemiyor. Birçok bilim insanına göre sonsuz veya çok sayıda evren var. Bu evrenlerin birinde uzak bir köşesinde küçük mavi bir gezegende insanlar ortaya çıkmıştır.
FİZİKSEL YANITLAR:
1)ALTERNATİF GEÇMİŞLER / ALTERNATİF GELECEKLER: Teroik fizikçi Sean CARROLL’un yorumunu özetlersek:
Kuantum fiziğinde Schrödinger’in kedisi deneyinde kedinin radyoaktif maddenin bozunumundan dolayı hem ölmüş hem de radyoaktif maddenin bozunmamasından dolayı yaşamakta olması belirsizliği vardır. Gerçek dünyada bunu mikroskonik atomlar üzerinde deneyler yaparak gözlemledik fakat gözlem yapamayacağımız büyüklükte olan makroskobik dünyalarda bu durum söz konusu değil. Kutuyu açıp bakarak kedinin durumunu öğrenebiliriz. Kutu kapalıyken ve dış dünya ile hiçbir etkileşim yokken kedi hem ölü hem de canlı olmak zorundadır. Bizim evrenimizde soldan giden bir elektronun illaki sağdan gittiği bir evren vardır. Yani evliyseniz bekar olduğunuz, bekarsanız evli olduğunuz, X kişisi yerine Y kişisiyle olduğunuz bir evren vardır.
2)SİCİM TEORİSİ: Kuantum fiziği ile genel görelilik teorisinin birleştirilip her şeyin teorisini geliştirmek için gelecek vaat eden bu büyük teori evreni oluşturan temel parçacıkların tek boyutlu süper küçük sicimlerden meydana geldiğini söylemektedir. Fakat sicim teorisinin çalışması için 11 boyut (10 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu) olmalıdır.
Sicim teorisinin güncel versiyonu olan M-Teorisine göre evren iki boyutlu branlarla kalpıdır. Bu branlar üç boyut branların frizbi plakları gibi içinde oradan oraya uçtukları ve hiç birbirlerine çarpmayacakları büyüklükte bir hiperuzaydır. Hiper ölçekte, üç boyutlu tanecikler hiç fark edilmeden dört boyutlu bir uzaya, dört boyutlu kütlecikler beş boyutlu bir uzaya girer. Hawking’e göre, gözlemleyebildiğimiz evren beklide hiperuzayda süzülen üç boyutlu bir brandan öte bir şey değildir. Ve evrenimiz bu uzayın içinde yalnız değildir, aksine sürekli yeni evrenleri yeni branları doğuruyordur. “Kuantum üremesi” adı verilen bu olayda Hawking, kuantum oluşumunu kaynayan sudaki hava kabarcığına benzetiyor. Bu kabarcıklardan bazıları patlıyor bazıları da içinde bulunduğumuz evren gibi esneyerek genişliyor. Hawking sürekli bir üst boyuta geçen branlarla ilgili bu varsayımı biraz daha somutlaştıran hologram örneğini veriyor.
Hologramlar iki boyutlu bir yüzeydir; ama doğru açıdan bakıldığında üç boyutlu bir nesnenin görüntüsü fark edilebilir. Hologram levhasını kırdığınız ve parçalardan herhangi birini ışık altında incelediğiniz zaman, içinde kodlanmış olan üç boyutlu nesnenin tamamı görebilirsiniz. Diğer bir söyleyişle daha çok boyut içeren bilgiler daha düşük boyuttaki bir yapının içine kodlanabilir. Öyleyse üç boyutlu dünyamızda gerçekleşen her şey aslında daha yüksek boyutlu bir dünya tarafından üretilmiş olabilir. Dahası paralel dünyaların yansımaları gözlemlenebilir. Ve sürüp giden yaşam bu yansımaların sadece biridir. Hawking’in bu kuramı karanlıkta kalan her şeyi iki boyutlu hologramın her noktasına kodlanmış olan üç boyutlu bilgilerin okunması gibi aydınlatabilir. Ama biz bu M teorsinin ne olduğunu anladığımızı varsayarak şu soruyu soralım : Sicim teorisi 11 boyut. Oysa evrenimiz 4 boyuttan (3 uzay ve 1 zaman) ibarettir. Peki bu diğer 7 boyut nerededir?
M teorisine göre üst üste kıvrılmış ve çok küçük 7 boyuttan vardır. Bu durumdandır ki biz bu boyutları göremiyoruz.
Ve ek olarak 11 boyutlu bir kainatta evreni meydana getiren sicimleri düzenlemenin 10^500 yolu vardır. Yani 10 üzeri 500 evren vardır. Bunlardan biri de yaşadığımız evrendir. Aslında bir çatı kavram olsa da çıoklu evren denirken sicim teorisinden bahsedilmektedir.
3-ZAR KOZMOLOJİSİ: Kısaca fizikten üretilen bir çoklu evren teorisidir. Bu teoriye göre başka dünyalarda bir kopyamız yok ancak fiziksel olarak gerçek birbirine paralel evrenler var. 4 boyutlu evrenimiz en az 5 boyutlu kainatta üst üste veya bakış açısına göre yan yana dizilen sonsuz sayıdaki evrenlerden biridir.
4-BÜYÜK PATLAMA: Zar kozmolojisine göre birbirine paralel evrenler ara sıra çarpışarak çok sayıda büyük patlama oluştururlar. Büyük patlamalar da sonsuz uzaklıkta yepyeni evrenler oluşturur. 11 boyutta iki sonsuz evren şeridi binlerce kez çarpışmış olabilir ve her çarpışmada bir evren oluşmuş olabilir.
Mega evren de diyebileceğimiz ana evren dilimleri üzerinde yan yana dizilen bu verenler birbirinden kopuk ve farklı gözlemlenebilir evrenlerdir.
5-ŞİŞME MODELİ: Kainatı oluşturan boşlukta sonsuz sayıda evren oluşturulabilir. Şişme modeline göre kainatın bazı yerleri sonsuza kadar şişmeye ve yeni bebek evrenler, gözlemlenebilir evrenler oluşturmaya devam eder. Hatta bir zamanlar bizimle aynı gözlemlenebilir evren parçasında yer alan bir evren şu an bizden ayrı olabilir. Şişmeye bizden sonrada devam ettiği için bizden kopmuş olması muhtemeldir. Bu durum sicim teorisi, kuantum alan kuramı ve şişme modeli birleştirildiğinde kabuk tutmuş yaraya benzetilmektedir. Kabuk yaradan ayrılsa bile gerisinde illa bir iz bırakmış olmalıdır.
PARALEL EVRENLERİ İSPATLAMAK
Planck gözlemevinin çektiği kozmik mikrodalga arka plan ışınması resminde Evren’de büyük soğuk noktalar olduğunu gördük. Bu noktalar milyarlarca ışık yılı çapında olan ve içinde çevresinden az sayıda galaksi bulunduran dev delikler olarak betimlenir. İçlerinden en büyüğü ve en ünlüsü de Eridanus (Irmak) Takımyıldızı yönündeki büyük soğuk noktadır. Çok uzun zaman boyunca bu büyük soğuk noktayı bir zamanlar bizden ayrılan, bize yaklaşan veya bizimle çarpışan evrenlerle açıklamaya çalışsakta başarılı olamadık. Belki gelecekte daha detaylı araştırmalarla bu soğuk noktaya bir açıklık getirebiliriz.
Bir başka ispatlama yöntemi ise kütle çekim dalgalarına bakmaktır. Eğer paralel evrenler varsa bu kütle çekim dalgalarını etkileyebilirler. Buna örnekle desteklersek alt veya üst dudağımızı çekince esneyip buruşması gibi bu dalgalar da evrenimizdeki yıldız ışığının değişimine (polarizasyon değişimi) ve böylece başka evrenlerin varlığının kanıtını sunabilir. Bu kütle çekim dalgalarının daha detaylı araştırılması için uzaya fırlatılacak eLISA uydularını beklememiz gerekiyor. Tabii kısa bir bekleyiş olmayacak fakat büyük patlamadan kalma kütleçekim dalgalarını arayacak ve bizlere doğuştan gelen kütle çekim dalgalarını sunacak bu uydular sonucunda bizlere çarpışma olup olmadığı (polarizasyon) bilgisini verecek. İşte o zaman kesin olarak paralel evrenler var mı yok mu öğreneceğiz.
Yakın zamanda paralel evrenlerin kanıtı ilgili çalışmalar yapan NASA çok heyecanlandırıcı bir araştırma ortaya koydu. Hawaii Üniversitesi’nden Peter W. Gorham tarafından yürütülen araştırmada ulaşılan veriler paralel evren olabileceği iddalarını destekledi. Bu araştırma takımı, Antarktika buzullarının yüksek enerjili nötrionlarla etkileşime girmesiyle yayılan radyo dalgalarını tespit eden özel tasarımlı bir balon kullanıyor. Balonun üçüncü uçuşunda önceki uçuş verilerini kontrol eden bilim insanları sinyalin uzaydan değil daha çok yerin altından geldiğini tespit ettiler. Araştırmada görev alan bir görevli bu kanıtla ilgili şu açıklamada bulundu:
“Bu sinyalleri açıklamak, bizimkiyle aynı büyük patlamada var olmuş ve paralel olarak var olan karmaşık ve başka bir evrenin varlığını gerektiriyor. Bahsettiğimiz bu paralel dünyada, her şey ters bir şekilde pozitif-negatif olarak, sağ-sol olarak işliyor ve zaman geriye doğru akıyor.”
Paralel evren..
Elimizde kanıt yok ama zihnimizde ve dilimizde sözcük o kadar çok ki…
Ben bu yazımı son bir alıntı ile noktalamak istiyorum.
“Matematiksel yasalar gerçekliği gösterdiği sürece kesindir; ve onlar kesin oldukları sürece de gerçekliği gösteremezler.” diye yazmış Albert Einstein.
Paralel Evrenler, Alan WOLF
BETÜL TEKER
4.11.2020