Hayatımız boyunca belirli duygusal tatminlerin peşinden koşarız. Hatta adeta bu tatminleri yaratacak duyguları deneyimlemek için yaşarız da denebilir. Bunlardan belki de en önemlisi saygıdır. Başkalarına duyulan saygı ve en çok da özsaygı. Saygı duymanın nasıl bir şey olduğunu çok erken yaşta öğrendiğimiz ama ne yazık ki insanların bize saygı duymak için çok büyük beklentiler içinde olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Ebeveynleriniz, yalnızca sizi dünyaya getirmeye aracı oldukları için onlara saygı duymanızı beklerler. Bu dünyaya getirme mevzusunun doğurduğu bir minnet duygusu olduğu elbette yadırganamaz ama ebeveynleriniz veya sosyal hayatınızdaki diğer insanlar siz hayatta başarılı bir şekilde kaldığınız için size saygı duymazlar. Saygıyı kazanmak için onların kurallarına göre oynamanız gerekir. Peki özsaygıyı kazanmak için kimin kurallarına uymamız gerekmektedir?
Özsaygı ve Saygı Kavramı İnsan Zihninde Neden Bağdaşmıyor?
Etrafımızdaki insanların bizim hakkımızda ne düşündüğü bizim için daima önemlidir. Hatta saçma bir şekilde fazla önemlidir… Çünkü bir şekilde bu insanlar olmazsa hayatta kalamayacağımıza kendimizi inandırmışızdır. Bu yüzden bu insanların saygılarını kazanmaya çalışır ve onlara -hak etmeseler bile- saygı duyduğumuzu gösterme ihtiyacı hissederiz. Saygı, yeni tanıştığınız insanlarla ilişkilerinizde oltadaki yem gibidir. Yanınıza çekene kadar bu yemi yemelerine müsaade ederseniz. Sonra bir anda kendilerini asla alışık olmadıkları bir yaşam alanının ortasında bulurlar. Elbette bunu sadece siz yapmazsınız, bu muameleye düzenli olarak maruz da kalırsınız.
Başka insanlarla saygı oyunları oynarken asıl saygı duymamız gerekenin kendimiz olduğunu daima gözardı ederiz. Çünkü bir insana göre kendine duyduğu saygının hiçbir önemi yoktur. İnsan, ruhunun bağımsız bir varlık olduğunu ve benliğine yönelik fikirlere ve inançlara sahip olduğunu henüz idrak edebilmiş değildir. Bu sebeple kendi ile alakalı inançları onu korkutmaz. Ama başkalarının düşünceleri onu çok korkutur. Oysa insanın kendine dair inançların psikolojik ve fizyolojik olarak pek çok şeye yol açabilir. Kendinizle ilgili inandığınız ve gerçek kabul ettiğiniz şeyler sizi bir kahramana da dönüştürebilir, hasta edip yataklara da düşürebilir.
Peki Öyleyse Özsaygımızı Kazanmak İçin Bir Pratik Yapalım
Bunun için en etkili yöntem kendinize dışarıdan bakmaktır. Kendinizi ikinci bir kişi gibi düşünün. Bu pratik başta zor gelecektir ama bir süre böyle yaşadıktan sonra aslında doğru olanın bu olduğunu anlayacaksınız. Bu pratik şu şekilde işler. Zihniniz sizin saygı duymanız gereken güçlü bir figür. Onu bir akıl hocası gibi imgeleyebilirsiniz. Amacınız onu hayal kırıklığına uğratmamak ve onun doğrularına ihanet etmemek. Onunla konuşun size bu hayatta benimsemeniz gereken doğruların ne olduğunu söylesin. Hatta bir kağıt ve kalem alıp bu maddeleri yazın. Farkındaysanız bu pratikte ortaya çoktan doğrular sizin sağ benliğinizden ve yaradılış arzularınızdan doğuyor. Yani aslında bu cevaplar bir x kişisine ait değil. Tamamen size ait. Biz sadece bu cevapları daha hızlı elde etmek için zihnimizle ufak bir oyun oynuyoruz.
Ardından bu doğruları benimseyin. Ve bunun yanısıra, gerçekten yürekten saygı duyduğunuz bir insana nasıl davranırsanız kendinize de öyle davranın. Bu ne demek? Saygı duyduğunuz bir insanın incinmesini engelleyebiliyorsanız elinizden geleni yaparsınız değil mi? O halde siz de kendi kendinize yüklenmemeli, sizi değersiz hissettiren insanlarla ve böyle ortamlarda bulunmamalısınız. Bir diğer madde şu: Saygı duyduğunuz bir insana verdiğiniz sözleri tutarsınız. Öyleyse kendinize de verdiğiniz sözleri tutun. Kendi kendinize olan güveninizi kaybetmek de sizin için korkutucu olmalı, olsun. Ve kendinizi sevin. Saygının temelinde yetişkinlerin bize öğrettiğinin aksine korku ve çekinme değil, sevgi yatar. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin. Bu dünyadaki sürenizin kısıtlı olduğunu ve bunun ne kadar kıymetli bir hayat çizgisi olduğunu unutmayın.