Özgürlük nedir sizin için? Sokakta rahatça yürüyebilmek mi? Yeterli maddi kaynağa sahip olup dünyayı gezmek mi? İstediğiniz mesleği yapmak, istediğiniz kıyafetleri giyebilmek mi? Sizce ailemizin bize verdiği isimle çağrılmak, bildiğimiz dili kullanarak konuşmak özgürlük müdür? Çoğumuz sahip olduğumuz şeyleri emek vererek elde etmediğimiz için, kıymetini bilmiyoruz, düşünüp şükretmiyoruz bile.
1984 yılında, Bulgaristan’daki Türk azınlıklarını zorla Bulgarlaştırma operasyonları düzenlenmiş. Türk azınlıkların isimleri Bulgar isimleri ile değiştirilmiş. Hatice’ye Anastasia, Naim’e Naum demeye başlamışlar. Sağ insanların isimlerini değiştirmekle kalmayıp, mezar taşlarında Türk ismi yazan insanlarında isimlerini Bulgar isimleri ile değiştirmişler. Adeta bölgede Türk’lüğü ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yapmışlar. Vatan topraklarından kilometrelerce uzakta ki kardeşlerimize, vatan hasreti çekmek yetmiyor gibi atalarından yadigar isimleri de ellerinden alınmış. Tabi ki susmamışlar, silaha, tazyikli suya, küfre, hakarete boyun eğmeden yürümüşler, protesto etmişler. Ellerinden isimlerini almaktan utanmaya rejim tabi ki bu protestoları da barışçıl şekilde sonlandırmak için emek vermemiş. Karşısına çıkanı, kadın, bebek en önemlisi ”insan” demeden öldürmüş. Geride kalanları ise ölüm kamplarına göndermişler. Bir isim olmasaydı biz tüm bunlardan haberdar olmayacaktık belki de.
Naim Süleymanoğlu
Bulgaristan’da tüm bunlar yaşanırken, ismi değiştirilen Türk’lerden birisi de; Naim SÜLEYMANOĞLU’ydu ve 17 yaşındaydı. Halter sporu ile ilgileniyordu, Bulgar Devletine madalyalar getiriyordu. Bir insan olarak elbette adının elinden alınması ona da ağır gelmişti. Ama o kendisi, ailesi, komşuları ve Bulgaristan’da yaşayan bir milyon insan için savaştı. Türk’lere yapılanları anlatmak için Türkiye’ye kaçtı. Olimpiyatlara girdi, madalyalar kazandı,60 kilo iken 190 kilogramlık halteri kaldırarak tüm dünya medyasına damga vurdu ve tüm gözler onun üzerindeyken, Bulgaristan’ da yurttaşları için konuştu. Bunların hiçbiri kolay olmadı elbette; emek, sabır, gözyaşı, zaman gerekti. Naim dünya kamuoyuna sesini duyurduktan 3 ay sonra, Bulgar devleti baskılara dayanamayıp, Bulgaristan’da ki Türk azınlıklarının Türkiye’ye dönmeleri için sınır kapılarını açtığını duyurdu.
İnsanın insana yaptığını başka hiçbir şey yapmıyor. Tarih boyunca da bu böyleymiş. Bulgaristan’daki komünist rejim insanların elinden adlarını, yaşamlarını, özgürlüklerini alırken, bir başka insan Naim Süleymanoğlu da aynı insanlar için canını ortaya koymuş. Ben, ailem, arkadaşları hiç birimiz özgürlüğümüzü kazanmak için savaş vermedik ama her insanın da sınavı başka değil mi zaten? Naim SÜLEYMANOĞLU’nun sınavı kendisinin ve ailesinin özgürlüğüydü. Biz bir sınav veriyor olmasakta, etrafımızda birileri bir imtihanın ortasında olabilir. Duyarsız kalmayalım. Kendimiz içinde, insanlar ve insanlık içinde sesimizi duyurabileceğimiz yolları kullanalım. Kendimizin ve yapabileceklerimizin farkında olalım sevgili okuyan. Savaşları çıkaranların insan olduğu gibi, barışı getirenlerde birer insan.
Bu hafta kendinize zaman ayırın ve sinemada Cep Herkülü; Naim Süleymanoğlu’nu izlemenizi tavsiye ederim.
Kişisel bloğum aytiti.com dan diğer yazılarıma ulaşabilirsiniz.
Görüşmek üzere!