Günlük hayatta verdiğimiz kararlarda ne kadar özgürüz? Bir elmayı kaldırırken her şey niyetlerimize mi bağlı? Peki eylem bunun neresinde? Yoksa niyetten önce de bir şeyler gerçekleşiyor mu? Özgür irade dediğimiz şeye bir de libet deneyiyle yakından bakalım.
İlk önce şunu söylemek gerekir ki, beklentiler algılarımızı değiştirmektedir. Bu ‘Beklenti Teorisi’ne girmektedir. Yani bireyin davranışlarını belirleyen şeyin, yine bu bireyin sonucunda ne beklediğine bağlı olması. Her şeyin düzenli ve temiz olduğu bir sofradan yemek yemenin verdiği motivasyon, düzensiz ve kirli düşündüğünüz bir sofradan herhalde yüksektir. Yani siz temiz bir sofraya oturduğunuzda, yediğiniz yiyecekler diğer sofrayla (temiz olmayan) aynı olsa bile, yiyeceklerin tadı daha güzel gelecektir. İkinci olarak şunu söyleyebiliriz; algı, eylemden çok daha sonra gerçekleşir. Bir parmak şıklatmasının algılanması daha sonra olur. Yani eylem gerçekleşir (şıklatma hareketi) daha sonra biz bunu algılarız, biz şıklatma eylemi bittikten sonra daha yeni algılarız. Bu yüzden olası kazalara karşı canlı yayınlar birkaç saniye gecikmeli olarak yayınlanır. Şimdi özgür iradeyi ilgilendiren konuya geliyoruz; karar verme anı ve eyleme geçme hareketi eşzamanlı gibi görünür fakat böyle değildir. İşte burada libet deneyinden bahsetmek istiyorum.
Bir elektroensefalografi (EEG) deneyinde, deneklerden şu istenmekteydi; parmağı kaldırma isteği (parmağımı kaldıracağım diye düşünmek) ve daha sonra parmağı kaldırma eylemi. Bunun ardından EEG başlığı ile sinirsel aktiviteler takip edilip, istek ve eylem arasındaki zaman ölçülmüştür. Bulunan sonuçlar ise şudur: İnsanın isteği gerçekleştikten sonra (parmağımı kaldıracağım), eylemin gerçekleşmesi (parmağın kaldırılması). Bu herhalde normal bir şey olarak karşılanmakta, fakat, önemli olan sonuç şudur; insanın isteğinden önce de (parmağı kaldırma isteği) beyinde bir hareketlenme olmasıdır. İnsan bir parmağını veya elmayı kaldırmasıyla ilgili karar almadan ortalama yarım saniye önce, eylemle ilişkili beyin aktivitesi olduğunu, yani kararların ilk olarak beyin tarafından alındığını öne sürüyordu. Buna ‘hazır olma potansiyeli’ deniyordu. Kısaca bu deney bir kişi bilinçli olarak hareket etmeye karar vermeden önce hareket yapma kararını beynin “kaydettiğini” söylüyordu.
Benjamin Libet bu deneyi 1980’lerde yaptığı zaman özgür iradenin eksikliğini bulduğunu öne sürmüştür. Fakat bu deneyin kusurlu yönleri de bulunmaktadır. Örneğin katılımcılar, parmağı kaldırma isteklerini kendileri veriyorlar. Bu istek, harekete geçme niyeti ile onu kaydetmeleri arasındaki geçen zamanda bir gecikme olabileceğidir. Şu an bile parmağınızı kaldırma niyetiyle, kaldırma hareketini gerçekleştirseniz aradaki belirlenemezliği görebilirsiniz. Aynı zamanda, hareket etme isteğinin parmak kaldırmaya niyetlendiğini de söylemek zor. Yani ‘hazır olma potansiyeli’ dedikleri zaman, o an başka bir şey (örneğin düğme) düşünmüş olabilir. Ayrıca ‘hazır olma potansiyelinin’ meydana geldiği alan hayal etmeyle de ilişkilendirilebilir veya psikiyatrist Iain McGilchrist gibi bütün bunların sezgisel ve dürtüsel olduğunu söyleyebilirsiniz. Yine de bu deneyin önemi gerçekten çok büyüktür.