ÇOCUKLUĞUN İKRAMI:
Kimi misafirliğe gittiği evlerde, kimi küçük yaşta alınan bir atari de. Kimi şanslıysa abisi sayesinde, kimi varlıklıysa son model konsoluyla. Ama nasıl olursa olsun, kız erkek herkes bir şekilde tanışıverir oyunlarla. Bazıları hatırlar ilk tanışmasını. Bazısı da çoktan oyun defterini kapattı. Hatırlayanların da hepsinde açık değil ki o defter. E bunun okulu var, arkadaşları var, gezmesi tozması var. Oyuna vakit mi kalır. Çoğu insan da vakit ayıramaz ki. Ayıran ayırıyor o ayrı.
ZAMAN AYIRMAK GEREK:
Ben küçüklüğün bize getirisi olan oyunlara hak ettiği vaktin ayrılmasından yana oldum her zaman. Tamam hafta da 100-150 saat bana kalırsa bağımlılık düzeyi olsa da en azından 6-7 saat ayırmaktan kimseye zarar gelmez. Kitap okumak gibi oyun oynamak benim için, yürümek gibi olsun oyun oynamakta sizin için. Yani demem o ki. Sıradan olarak her zaman neredeyse yaptığınız eylemler gibi olsun. Dikkati, yorumlamayı, strateji kurmayı geliştirir oyunlar. Aldığı vaktin karşılığını verir yani emin olun. Eziklemeyin “Çocuk işi” diye. Bazı şeylerin yaşı olmaz. Okumak gibi, otobüse binmek gibi. Oyun oynamakta bu tarz bir eylem işte. Sonsuz olanından. Yaşı olmayan, hiç yaşlanmayan. Diziler gibi kimi zaman gelişen, nadiren yerinde sayan ve sıkça tökezleyen, piyasadan erken kalkan teknolojik eğlence yöntemidir.
SIĞINAK OLUR OYUNLAR:
Dersler kötü gittiğinde, ilişki sallantıya geçtiğinde ya da kafa dağıtmak, toparlamak istediğinde bir insanın sığınağı olur oyunlar. Bambaşka bir dünya. Yeni dostlar ediniriz oyunlarda. Özel güçlerimiz olur. Birbirinden güzel onlarca yer keşfeder, istediğimiz saate kadar araba/motor hatta uçak ile gezebiliriz.
Uçarız, kaçarız. Yaşarız bu hayatı sanal alemde. Çoğu insan anlamaz oyunların, bir insanın sığınağı olabileceğini. Garipserler. Oyun çünkü çocuk işi gibi gelir. Küçük yaşta başlanılıp, genç yaşta bitirilmesi gereken bir hobidir insanların gözünde. Oyunların büyüsünü anlayan azınlık bir kesim bilir verdiği hissiyatı.
AYLAR SÜREN DENEYİM:
Hikayesi olan ve uzun oynanış süresine sahip bir oyuna kapılan bir insan, aylarca daha farklı olur. Sürekli o oyunu düşünür. Bir an önce eve gitse de kaldığı yerden devam edebilse diye hayaller kurar. Onun için öyle iyidir ki o oyun, bir insan kadar yakmaz canını sonuçta. Daha zararsızdır, daha bir masum.
Çıkmayı istemezler oyunların içinden. Arkadaşları ile araya mesafe koyarlar, sevdiklerine daha az vakit ayırırlar. Belki yemeden içmeden kesilirler veyahut tam tersi. Obezliğe yelken açarlar. Sonuçta bir masa başında klavye Mouse ya da bir yatak üstünde elde kontrolcü ile geçer günleri. Ben herkesin oyunlara az da olsa vakit ayırmasını isterim elbette. Lakin sürekli oyunda olmak, fazla kapılmak da iyi değil ki. Gerçek dünya ile bağlar kopar, düzgün düşünemeyiz. Her şey ayarında güzel. Tadı bozulmadığı sürece güzel.
CIVKINI ÇIKARANLAR:
Oyna oyna dedik yazının başından beri. Peki durmaksızın oynayanlara ne diyeceğiz ?
Tabii ki de kalk diyeceğiz o döner sandalyenin başından. Çık bir temiz hava al, kendine kahvaltı hazırlamayı dene, yeni kıyafetler al ya da telefonunu değiştir bak eskidi.
Moda ikonu olmaz genelde bu arkadaşlarımız. Bir kazak bir pantolon, yazınsa bir t-shirt pantolon kafi olur.
Sürekli oyun başında olur. Dışarıda bir iki kelime eder sonra eve dönmeyi beklerler. Çok yazı yazdım ve sıkça söylediğim bir sözümdür “Dışarıyı sevin.” Sözü. Gerçi pek mümkün değil kadının katledildiği caddeleri sevmekte işte. Bazı şeylere insan mecbur bırakılıyor. Sokağı sevmek gibi. Çünkü evde kavga çıktığında kendini atıyor doğrudan sokağa. Bilmediği caddelerde tatile gelmiş turist edasıyla bir orada bir burada geziyor, kafasına estiği gibi eğleniyor bir kesim.
Diğeri evinde, oyun oynamakta. Spor seviyordur belki. Araba yarışında iddialıdır. Aslında hikayesi olan oyunlara karşı bir ilgisi de olabilir. Ne olursa olsun sürekli oyun başındadır. Uyumadan 10-15 dakika öncesine kadar. Ailesi hakkında bilgisi olmayan kültürü azalmış insanlar diyelim.
Şahsen ben öyle olan çoğu insanı severim ben, sıcak kanlı olurlar, çok yalan söylemezler. Sürekli bir fikirleri vardır veya dünya ya bir şey olsa güvenebiliriz. Yıllarca zombi vurup uzaylı kestiler. Ya da 90 a bir füze bıraktılar.
Her ne olursa olsun, aileler her şeyden önce evlatlarının sağlığını ister, bu yüzden de oyunları uzaklaştırmaya çalışır.
Şahsen oyundan uzaklaşsın diyoruz da, neye saracağını, nasıl hobiler edineceğini bilmiyor kimse.
NASIL DEĞİŞEBİLİR BU:
Biraz kader , biraz arkadaş gazı , biraz da bizim isteğimiz ile değişir böyle olan durumlar. Kimi aileler. Doktor tavsiyesi ister. “Nasıl kurtarabiliriz” bu bağımlılıktan diye. Çoğu doktor da bu soruyu önce yanlış anlar, sonra sebebinin oyun olduğunu öğrenmesi ile önce rahatlar, sonra daha da zorlanacağını anlar.
Ne de olsa sigara ve alkolün zararlarını herkes biliyor. Bu yüzden insanları ikna etmek daha kolay oluyor. Ama oyunun bir zararı yok. Sadece vakitten yiyor. E insana da “Oyun oynama vaktin gidiyor” demek ne kadar fayda eder sizce. Hop hemşerim nereye edasıyla bir savunma olur bu.
Nasıl değişir derseniz de.
Oynayanlar ve Oynamayanlar için 2 kısımda anlatacağım.
Oynayanlar:
Oyun oynayan insanları, oyundan soğutmak zordur. Futbolseveri takımından uzaklaştırmak gibidir. Ömrünü adadığı sevdaya veda etmek istemez insan. Oyunlar da buna benzer. Aylarını adadığın geliştirmeyi hiç etmek genelde arkadaş ortamında maruz kalınan küfürler ile sonuçlanır.
O yüzden ben bu bağımlılığı ve yok etmenin, başka bir hobiye kat kat daha zaman harcayarak başarılı sonuca ulaşacağını düşünüyorum. Ama işte nasıl ikna edeceksin o hobiye o insanı.
Orası da Aşil Tendonu misali canevinden vurmak gerekir oyuncuları. Neyi seviyorsa elinden almak ya da oyun konsolunu kırmaktan bahsetmiyorum hayır.
Sevdiği oyundan soğutmak, vaktini bizimle geçirmesi için sürekli onun evine gitmek ya da sürekli bir yerlere çağırarak vakit bırakmayabilirsiniz ama emin olun ki tek kalacağı vakitlerinin yarısından çoğunu oyunlara harcayacaklar.
Oynamayanlar:
Bağımlılık noktasına getirmeyecek ama hayatının da önemli parçası haline getirtmek istiyorsanız öncelikle kendi hayatınızda mutlaka yer olmalı oyunlara. Yoksa bu kısmı doğrudan es geçin.
Eğer varsa da “Sana oyun aldım, şu oyunu biliyor musun ?, .. dan memnun musun. Şeklinde sürekli böyle şeyler dile gelirse, elinde sonunda karşı tarafta bu eğlenceye katılır. E çünkü zehir damardan yavaşça aşılanmıştır. Jokere dönmüş Batman misali. Ciddi, sert bir insan bile, 7-8 saat sonra bambaşka huylar ile boy gösterir. Yenilik katar oyunlar insana. Renk katar.
CREDİT KISMI:
Oyun kimini sessizleştirir. Kimini tam tersi atılganlığa iter. Malumunuz biliyoruz, ülkemizde gaza gelen ve bir yerden atlayan çok oyun , anime veyahut benzer çizgi diziler. Bazıları gerçekten de çok özletiyor kendini. Küçüklüğüm Yu Gi Oh izlemekle , bakugan oynamakla geçti benim de. E bunlar ile geçen birisi olaraktan rahatlık ile ergenliğimin büyük kısmını oyunlar ile geçirdiğimi anlayabilirsiniz. Saklamam gücenmem. Arada yine girer kaybolurum arada gerçek dünyadan.
Sizde deneyin. İyi oyunlar.