Yine o muazzör gecelerden birindeyiz. Neden içimi bu satırlara döktüğüm hakkında herhangi bir fikrim olmasa da ; aklıma gelen birkaç cümle , beni buraya itiyor.
Hani bir gülüşüne yenik düştüğünüz insanlar vardır ya. Bir gülüşüyle her şeyi unutturabilir size. Aklınızdaki kuşkular yok olur. Hiçbir etkeni düşünmezsiniz bile. O gülüş yeterlidir sizin olaylara karşı dik durmanıza yardımcı olan. Hayatınız mükemmel ilerler. Artık “Tamam” dersiniz. “Tamam.” “Tamam yani, mutluluk bu.” Sen ben diye bir şey yok “BİZ varız BİZ !” Mutluluğu da hüznü de birlikte paylaşacağız. Her şeyin üstesinden birlikte geleceğiz. Zorluklara göğüs gereceğiz. Geleceğe dair hayaller kurarsınız. Sonra da hiç beklemediğiniz bir sabah, öğlen ya da akşam vakti “Ciddi konuşmamız gereken bir konu var.” mesajıyla kalp atış ritminiz değişir. “Eyvah!” dersiniz o an. Kelimeler kifayetsiz kalır. Gözleriniz anlatır her şeyi. Acınızı göz yaşlarınız ve gözünüzün içindeki derinlik anlatır. Başınızdan kaynar sular dökülür. Geceleri gözünüze damla uyku girmez. Gözleriniz şişer , göz altlarınız morarır. Kendinize vakit ayırmayı düşünmezsiniz bile. Eve kapanırsınız. Dışarıya çıkmak , hava almak istemezsiniz. Çünkü bilirsiniz anılarınız gözünüzde canlanacak.Bunu istemediğinizden eve kapatırsınız kendinizi. Zaman geçer, toparlanmaya başlarsınız fakat evden dışarı hala adım atmamışsınızdır. Bir mesaj gelir (beklemediğiniz anda) “Özledim!” diye. O an bütün toparlanmaya çalıştığınız ,unutmaya çalıştığınız şeyler sıfırlanır. Çabalarınız boşa gitmiştir. Allak bullak olmuştur kafanız. Sonra bir mesaj daha “Seviyorum, lakin olmaz ; olamayız.” O an ikinci kez yıkılırsınız. Ben ne yapacağım n’asıl toparlanacağım diye düşündükçe yavaştan da olsa kafayı yemeye başlarsınız. Kafanızda senaryolar kurarsınız. Odaklanma sorunu yaşamaya başlarsınız. Bir noktaya dalıp saatlerce düşünürsünüz. Kendinize geldiğiniz an şaşırırsınız. “Ben bu kadar saat ne düşündüm böyle?” diye.
Lakin mutlu olmanızı gerektirecek bir sebep vardır ; “Özledim!” Özlemiş… Diyebilmeniz.
“Vay bee” dersiniz. Acı çeken , özleyen bir tek ben değilmişim. En güzel an da ; “Beni gerçekten sevmiş” diyebildiğiniz andır. Kafanızdaki senaryo sayısı artmıştır. Odaklanamamaya , düşünememeye devam edersiniz. Evde kalırsınız. Dışarı adım dahi atmak istemezsiniz. Mecburen dışarı çıkmak zorunda kalırsınız.
“Artık ne olacaksa olsun, umurumda değil, yeter.” deyip kendinizi dışarı -bir nevi ateşe- atarsınız. Derin bir nefes alırsınız , lakin gökyüzüne bakmazsınız, bakamazsınız. Bütün hayalleriniz tükenmiştir çünkü. Tek mutluluğunuz , ilacınız olan gökyüzüne bakmak istemediğiniz o an … Tarif edilmez bir acıdır. Gökyüzü ya gökyüzü! Acının büyüklüğüne bakın bir. Mutlu olmaya değil de mutlu gözükmeye çalışırsınız insanlara. Siz fark etmeseniz de etrafınızdaki insanlar ; gözlerinizden , sessizliğinizden anlar. Siz ne kadar saklamaya çalışırsanız çalışın ; başarılı olamazsınız. Hani gözünüz sürekli olarak bir yere takılı kalır ya.
İki dakikada bir oraya bakmazsanız içiniz rahat etmez, sebepsiz. Bir yandan da “Bitti zaten” dersiniz -içiniz buruk- hani.
İki dakikada bir bakmaya devam ettiğiniz yerde o kişiyi görünce kalakalırsınız. Hem siz , hem o…
Bir gülüşüne yenik düştüğünüz o insanın bir bakışıyla kalp atışınızı bütün vücudunuzda, bütün hücrelerinizde hissedersiniz. O an bütün hayat durur ya. Öyle işte…
Bir gülüşüne yenik düştüğünüz o insanın, her ne kadar “BİTTİ” diye kendinizi kandırsanız da;
Bir bakışıyla ; yerle bir olabilirsiniz..
Son olarak
Aynı şehirde “Sen” varsın, “Ben” varım ; “Biz” yokuz… / Cemal Süreya