Merhaba, sizlere bugün ‘otoriter aile’ durumundan bahsetmek istedim. Çoğunluğun davranışlarına sebep olan aslında ciddi ama ‘ ne yapılabilir ki?’ denilen durum. Severek yazıyorum, dilerim severek okursunuz.
Arkadaşlıklarımızı biz belirleriz, partnerimizi de… Oysa belirli bir konuma gelebilmek, kendimizi yeteri duruma getirebilmek adına kat ettiğimiz yolda en önde gelen unsur olan ailemizi bizler seçemeyiz.
Devam eden bir düzende onlar eşlik eden bireyler olarak bizim hikayemiz başlar, bizim tercihlerimize göre ise şekillenir. Aslında her birimiz geleceğimizi kendimiz çizeriz. Kendi ellerimizle…
Peki, ya işin içine imkanlar girer ve bizler kendimizi şanssız hisseder dünyanın adaletine kırılırsak; o zaman ne yapabiliriz?
Maddi durumlar ve muhafazakar aile zihniyeti ile okul okumayan bir kız çocuğunu düşünün. Bu durum o kız çocuğunun elinde olmadan gelişen zihniyet ve temel sebepler sonucu oluşmuş olan bir durum. Kaderin önüne geçemeyiz deyip aldırış etmemek midir en doğru olan?
Bir genç kızın aile korkusuna erkek arkadaşını gizlediğini düşünelim şimdi de. Her birimiz bulunduğumuz yaşı ömrü hayatımızda sadece 1 kez yaşayacağız. Hepimiz hatalar, yanlışlar yapacağız bu baki olan bir durum. Peki bunun önünü kesebilmek adına o genç kızı sıkmak, gizli saklı yaşamasını sağlamak mıdır en doğru olan? Yoksa desteğinin her daim onunla olduğunu hissederek yaptığı yanlış ve doğruları kabullenerek, tecrübe kazanmasına yardımcı olmak mıdır?
Bu hayatta beni en üzen tanık olduğum olaydan birisi ise; bir genç kızın ilişkisini ailesinin bilmemesi ve o kızın, o erkeği hayatının merkezine koymasıdır. En başta bir ip takılır; bağlandıkça, sevdikçe hatta aşık olduğunu hissettiğinde o ip yavaşça çözülmeye başlar. En son ayrılık evresine gelince ise uzunca bir ip kalır geriye. Sökülmüş ve birleşmesi zor bir ip. İşte o ip,’ ya ailem duyarsa korkusudur’, ‘ hayal kırıklıklarıdır’, ‘ kaybedilen güven duygusudur’, ‘ yarım kalmalardır ‘ o …
Tartışma yaşadığınız insanlara kendinizi açıklayamadığınız bir durumu düşünün. Haklısınız ama sesiniz çıkmıyor. O cümleler içinize akıyor da, bir kere de dilinizden dökülmüyor. İçiniz kanıyor ama sesiniz çıkmıyor…
Yaşanan ilişkiler, geçen tartışmalar şayet aileniz bilmiyorsa inanın en çok o zaman acıtır sizi. Biliyorsa kalbinizden bir yük kalkar… Nefes alışlarınızı o zaman hissedersiniz.
Ne çok olaya sebebiyet verirmiş de mi aile ortamında hissettiğimiz değer? Gördüğümüz saygı ne kadar da önemliymiş ?
Sizlere naçizane tavsiyelerimdir:
*Yaşadığınız şeylerin boyutunun önemi olmaksızın aile bireylerinizden kendinize en yakın hissettiğiniz bir kişi daima durumunuzu biliyor olsun
*Gittiğiniz yerler, buluşma mekanlarınız size yakışan yerler olsun ve aile bireylerinizden biri size nerede olduğunuzu sorduğunda utanmadan cevap verebileceğiniz yerler tercih edin
* İlişkiler cinsellikten ibaret değildir. Özellikle bir kızsanız, siz cinsel bir obje değilsiniz. Kendinizi kötü hissettiğiniz ortamlardan ve durumlardan her ne olursa olsun uzaklaşın
*Sevilmediğinizi hissettiğiniz kalpte kalmayın. Size iyi gelmeyen insanlarla görüşmeyin
* Kendinizden eminseniz her zaman doğru bildiğiniz yolda ilerleyin. Başkasına yanlış gelen doğrularınız için kimseden özür dilemeyin. Belki de doğru olan sizin yaptığınızdır?
*Ailenizi affedin. Yaşadığınız zorluklar şayet size kızmaları, sizi anlamamalarıysa onları affedin. Konuşun. Üzüntünüzü dile getirin, ne kadar kırıldığınızı söyleyin onlara. Onlar da sizin yaşlarınızdaydı… (Onların empati yapmasını beklerken lütfen sizler de empati yapmayı unutmayın.)
*Siz değişirseniz dünyanız da değişir!
*Geçmişe bağlı kalmayın lakin geçmişi de unutmayın. Yaşadığınız zorluklar sizi bir yerden bambaşka bir yere taşır. Unutursanız, tekrar yaşarsınız.
Ve son olarak…
Yaş aldıkça her birimizin sorumlulukları da artmakta. Büyüdükçe bir küçüklerimizde kendimizi görelim. Abi-ablaysak, nasıl abi- ablam olsun isterdim sorusuna cevap olalım; anne- babaysak,’ anne ve babamın bana yaptığı hangi davranışlar benim hoşuma giderdi? ‘ sorusuna cevap olalım. her birimizin tercih ve istekleri farklıdır. Bir küçüklerimize fikirlerini soralım.
‘Bizim zamanımızda ………… olmazdı,
Biz hep böyle yapardık, Ben de küçükken mutlu değildim.
…
Demek değil de, o zaman öyleydi evet. Ama ben şu anı yaşıyorum. Karşımdaki kişiye karşı anlayışlı olmalı ve onu samimiyetle anlamalıyım. Onun kendi hayatını yaşamasına karışamam fakat güzelleştirmek için belki yardımcı olabilirim.’
İşte bunu diyebilmek, hem bizlere kaybedilen o çocukluğu yaşatabilir hem de o bireyin geleceğini inşasında aslında ciddi boyutta kazanca yardımcı olmuş oluruz.
Dilerim hepimizin hayalleri daim olur. Her daim sağlıklı, mutlu bireyler olur ve kendi dünyamızı güzelleştiririz. Her birimiz çok çok değerliyiz, bunu unutmayın ! 🙂