Otomatik Portakal en nihayetinde Burgess tarafından kaleme alınmış distopik bir hikayedir. Stanley Kubrick tarafından hikaye tekrar düzenlenmiş ve çekilmiştir. Stanley’in ne kadar deli bir adam, bir yönetmen olduğunu hepimiz biliriz.
Filmin daha açılış sahnesinde ve hemen akabinde ne izleyeceğimizi ve nasıl kuvvetli bir Sinematografi izleyeceğimizi hemen görüyor ve anlıyoruz. Bu noktada günümüz izleyicisine eğreti gelecek olan bir plan var. Alex ve arkadaşlarının ihtiyara doğru gittiği planda yönetmen “zoom-in / zoom-out” kullanmış. Evet artık yönetmenler bunu kullanmıyor hatta kullananlara da amatör gözüyle bakılıyor ama filmi 1970’ler sineması çerçevesinde değerlendirelim. Öyle yaparsak döneminin çok ilerisinde olduğunu da anlayacağız.
İlk sahnelerde Alex’i ve diğer karakterleri tanımaya çalışıyoruz. Daha süt barda ki plandan çıkarabileceğimiz birçok anektod var. Ben duruş ve tavırlarından çıkarımlar yaparken okuduğum bir makalede karakterlerin şapkalarından harika bir çıkarım yapılmış. Alex geçmişte Londra da ki centilmenlerin kullandığı melon şapka kullanmış, Georgia hokkabazlıkla özdeşleşmiş silindir şapka, sessiz Pete işçi ve köylü sınıfının kullandığı bir şapka takmış ve şapkaların anlamları hikayenin genelinde bize karakteri yansıtmaktadır.
Filmi iki bölümde değerlendirmek mümkün; ilk bölüm salt şiddet, ikinci bölüm ise çözülme bölümü. İlk bölümde salt şiddetle birlikte bu denki seksist öğelerin kullanımı dikkat çekecek boyuttadır.
Sinema ve TV de uzun yıllar çeşitli etki çalışmaları yapılmıştır. Etki çalışmaları bizimde derslerde üzerinde sık sık durduğumuz bir konu. Sinema filminin ya da televizyon dizisinin izleyici üzerinde direkt bir etkisi olduğu kanısına çoğu zaman varabiliyoruz ancak bunu somut bir biçimde kanıtlayamıyoruz. Bu çok fazla söylemin ve kuramın içinde bulunduğu karmaşık bir konu. Otomatik Portakal özelinde ise şiddet ve seksist öğelerin birlikte kullanımının izleyici üzerinde doğrudan ya da dolaylı bir etkisi olduğu kanısındayım. Şiddet ve seksin özdeşmiş olarak kullanımı kişide bulunan evrimsel bir süreç mi yoksa maruz kaldığımız izlenceler doğrultusunda mı ? bu da başka bir tartışma konusu olabilir.
*
Kullanılan açılar hikayeye hizmet edebilmesi için özenle seçilmiştir. Bunların bazıları çok kolay yakalanabildiği gibi bazıları ise anlat atfetmek konusunda oldukça zordur. Doktorların çekim açılarına baktığımızda alt açıdan, yüceltici bir biçimde ya da bazı sahnelerde arka aydınlatma ile tanrısal bir sunum dikkat çekmektedir.
Alex’in izlenceleri; Ludovico tekniği kapsamında tecavüz, salt şiddet görüntülerinin devamlı olarak Alex’e izletilmesi anlaşılabilir noktadır ancak önemli bir sahne ise Alman Faşist yönetiminin propaganda filmlerinden birinin Alex’e izletilmesidir, yönetmen Kubrick’in bunu seçmesi, tercih etmesidir. (hangi film olduğunu bilmiyorum, İradenin Zaferi olmadığı düşüncesindeyim)
Alex’in şiddet izlencesine maruz kaldığı o sahne seyirci açısında da zor bir sahnedir. Kişisel münasebet: ben her izlediğimde gerçekten kaskatı kesiliyorum, geriliyorum.
Değinmek istediğim bir başka nokta ise Alex’in sahnede iyileştiğini kanıtlamasından sonra bir omzunda bakanın diğer omzunda rahibin elinin olması ve zıt düşüncelerini izleyicilere aktardığı sahnesidir. Melek ve şeytan yakıştırmasının yapılabileceği bir andır.
Kişisel olarak eleştirdiğim tek nokta ise aile ilişkileri. Aile içi oluşturulmaya çalışılan trajedi elbette kendi içinde bulunduğum kültür açısından değerlendirdiğimde hiçte inandırıcı ve izleyiciyi etkileyen bir sahne değildir. Özenle seçildiğine ve başka bir hikaye anlatmak istediğine şüphem yok lakin anlamlandırma açısından yorum bulamadığım bir sahnedir.
Okuduğum kaynaklarda roman ve filmde farklı olan en önemli noktanın Alex’in yılanı olduğu vurgulanmaktadır. Romanda olmayan ve filmde yer alan bu yılan Alex’in tedavisinden? sonra ortadan kaybolmaktadır. Peki bu yılan Alex’in içinde olan salt öfkeyi simgeliyor olabilir mi?
Otomatik Portakal sinematografik, göstergebilimsel, hikaye anlatımı, kurgu, ideoloji, türsel, tarihsel ya da Auteur gibi pek çok açıdan incelenebilecek bir yapım.