Herkese merhaba, bugün bile hâlâ ilk günkü gibi tartışılan ve sürekli olarak kamuoyunda kasıtlı bir şekilde Türk-Ermeni meselesi olarak yansıtılan bir konu olan ”Ermeni Meselesi” hakkında iki çift laf edelim istedim. Hepimiz bu konuya az buçuk hakimiz, peki bu olayların perde arkasında neler vardı, Osmanlılar sahiden de yıllarca birlikte yaşadıkları Ermenilere soykırım uyguladılar mı ?
Öncelikle soykırım nedir ondan başlayalım istiyorum. Soykırım TDK’de ;” Siyasal, ulusal, ırksal ya da dinsel bir nedenle, azınlık durumundaki bir insan topluluğunu soyca yok etmeyi amaçlayan toplu öldürme eylemi.” olarak geçmektedir. Bu açıklamaya göre; Geçmişte Hitler’in Yahudilere uyguladığı politikaya net bir şekilde soykırım diyebiliriz diye düşünüyorum ki eminim birçoğunuz bu konuda benimle aynı fikirdedir.
1299 yılında kurulmuş olan Osmanlı Devleti varlığını sürdürdüğü 623 yıl boyunca bünyesinde farklı etnik grupları barındırmıştı. Bunlar arasında Ermeniler dışında Yahudiler ve Rumlar da bulunmaktaydı. ”Millet-i Sadıka” olarak adlandırılan Ermeniler Türk toplumuna yaşayış tarzına ve kültürüne en yakın olan topluluktu. ”Kutsal mekânların duvar ve eşiklerinin öpülmesi, ağaca adak bezi bağlanması, kurbanlık hayvanın süslenmesi, köy evi mimarisinde tepe penceresi tasarımı, sütten yağ çıkarmak için yayık kullanılması” iki millet arasında ortak olan bazı davranışlardı. Öyle ki ,bu etnik gruplar arasında sadece Ermeniler Türkçeyi konuşmayı seçmişlerdi. Yaşamış olduğum şehir olan Kayseri de geçmiş zamanlarda Ermeni nüfusunun fazlaca olduğu yerlerdendi. Tanıştığım ve muhabbet ettiğim eski zaman insanlarının anlattıklarına göre; Ermeniler, ramazan aylarında oruç tutan Müslümanlara karşı duydukları saygıdan dolayı dışarda görünür bir şekilde yemek yemez , su içmez ve bu konuda çocuklarını da uyarırlarmış.
Peki, Osmanlı devletinin yıllarca uygulamış olduğu istimalet politikasına ve iki milletin bu kadar iyi anlaşmasına rağmen ne oldu da konu buralara kadar geldi ? Bu mesele yalnızca Türk-Ermeni meselesi olarak düşünülmemelidir işin ardında başta Rusya olmak üzere; İngiltere, Fransa ve Amerika bulunmaktadır. O dönemde zaten ” Hasta adam” olarak adlandırılan Osmanlı devletinin parçalanması tüm Avrupa devletlerinin ortak temennisiydi. Amaçları; Osmanlı devletini parçalayıp içinde küçük devletçikler kurmaktı. O kurulan devletçikler zamanla bir bütünlük teşkil edecek egemenlik isteyecek haliyle Osmanlıya baş kaldıracaklardı bu da Osmanlı’yı içten içe derinden bir sarsıntıya sürükleyecekti.
29 Mart 1862’de dönemin padişahı tarafından onaylanan asıl adı ”Nizamname-i Millet-i Ermeniyan” olan Ermeni Nizamnamesi sayesinde Ermeniler birçok hak da elde etmiş oldular. 1856 Islahat Fermanının getirmiş olduğu ayrıcalıklı ortam Ermenilerde muhtariyetçi düşünceyi iyiden iyiye körükledi diyebiliriz. 1878’den sonra Ermeni dernekleri ve ihtilal komiteleri kurulmaya başlandı. Ermeniler artık kendilerini ilgilendiren kararları alma yetkisine de sahip olmuşlardı. Bu kadar yetkiye sahip olup hâlâ Osmanlı devleti himayesinde yaşıyor olmaları bazı Ermeni vatandaşları tarafından kabul edilmemeye başlandı. Bazı vatandaşlar esasında Osmanlı yönetiminden hali hazırda oldukça memnundu. Gayet rahat ve huzur içinde yaşamaktaydılar. Kurulan bu Ermeni komiteleri binlerce Türk’ü katletmekle kalmamış kendi halkını da maceradan maceraya sürüklemişti. İlk komite olan ” Hınçak Komitesi” Kafkasyalı Ermenilerden olan Avedis Nazarbeg ile hanımı Maro ve bir grup Ermeni öğrenci tarafından 1877’de İsviçre’de kurulmuştu. Amaçları; Türkiye Ermenistan’ının milli birliğini sağlamaktı. Bunun dışında aynı amaçla bir de Taşnak Ermeni Komitesi, kurulmuştu.
En sarsıcı isyan Van’da meydana gelmişti. Binlerce Türk, isyancı Ermeni komiteleri tarafından katledilmişti. Halk aç susuz bırakılmıştı, yapılan röportajlarda olaylara tanık olan İbrahim Sargın günlerce hayvan gibi otladıklarını ve bu şekilde Van’dan Diyarbakır’a kadar yürüdüklerinden bahsetmektedir.
O sırada savaşlar nedeniyle maddi ve manevi yönden çok zor bir durumda olan Osmanlı , Avrupa devletleri yetmezmiş gibi bir de isyan eden Ermeniler ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Devlet içinde huzuru teşkil etmek amacıyla Ermenileri Suriye’ye gönderme kararı verildi. Yanlarına mallarını ve tüm kıymetli eşyalarını almalarına izin verilmişti. Birçok Ermeni kendilerine çok iyi bakıldığını ve gittikleri yerde işlerini bile kurduklarını anlatmaktadır. Göç ettirilen Ermenilerin güvenliğini Jandarma yapmalıydı fakat savaşlardan dolayı azalan erkek nüfus ve asker yetersizliği nedeniyle şehirde görev alan Jandarmalar da orduya katılmıştı. Rusya ve Amerika tarafından silahlandırılan Ermenilere trenlerle silah getirildiğini de yine İbrahim Sargın anlatmakta. Bazı Ermeniler gemi ile İstanbul’dan Ankara’ya getirildiklerinden bile bahsetmişlerdir, trajik komik. Ermeniler trenlerle Suriye’ye gönderilirken kasıtlı bir şekilde asla aç ve susuz bırakılmamışlardı bu dönemin belgelerinde daha ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Van’da Ermeniler tarafından başlatılan isyan neticesinde bir süre sonra Van’a gelen Rus askerleri tek bir kurşun sıkmadan kolaylıkla Van’ı ele geçirmişlerdi. Evler dahil olmak üzere Cami ve fırınları da harabeye çevirmişlerdi. Sahiden de kendi çıkarları için Ermenileri kullanmışlardı. Geri dönen Türkler Van’da gördükleri Ermenileri sırf intikam almak amacıyla katletmişlerdi.
Evet, bütün bu hercümerç içinde Ermenilerden de ölenler olmuştu. Peki ya Müslümanlar ? Yıllardır devrilmesi için gün sayan onlarca Avrupa devletine karşı hep tek başına güçlü bir şekilde durmaya çalışan Türkler ? Bütün olaylara sabırla katlanan, azla yetinen olunca yiyen olmayınca aç kalan Müslümanlar onların hesabını kim soracak, tüm suçu Müslümanlara yükleyip Ermenileri katlettiler demek ne kadar adaletlidir ki ? Bir Rus Generalinin dediği gibi ”İyilik ettikçe kötülük bulan Türkler” Belgeseldeki röportajda (1987) Bekir Yörük dönemin Van Valisi Haydar Paşa’nın Ermenileri şehre kabul ettiğini ve Türk halkının hiçbir şekilde Ermenilerin canlarına, mallarına ve namuslarına tek bir söz etmediklerini ve onları bağırlarına bastıklarını söylemekte. Ortada hiçbir neden yokken isyana kalkışan, 2-3 yaşındaki bebekleri havaya atıp havadayken vücuduna süngü saplayan, kadın erkek demeden birçok Türk vatandaşını kuyulara hapsedip üzerlerine taş bırakan Ermeni ve Rus liderler çok mu masum ? Her olayda olduğu gibi bu olayda da asla tek taraflı bakılmaması gerektiğine inanıyorum. Konu ile ilgili ayrıntılı belgesele buradan ulaşabilirsiniz, sağlıcakla kalın.