Hayatım boyunca çevremdeki insanları ve kendimi mutlu etmek için çabaladım. Daha 18 yaşındayım ve insanlar şöyle düşünüyor: Daha bu yaşında ne yaşadın, ne için çabaladın ki böyle konuşuyorsun?
Ben insanların yaşadıklarının, mücadelelerinin yaşlarıyla doğru orantılı olduğunu düşünmüyorum. En basitinden hepimizin çevresinde 20 yaşında kendini çok geliştirmiş bireyler de vardır; 60 yaşında olan, olduğu yerde saymış insanlar da. Bu da tam olarak böyle bence. Her neyse asıl bahsetmek istediğim konu bu değil. Kendimi sevdiklerimin mutluluğuna adamış bir insandım bundan birkaç ay önce. Mutluluğumun tek kaynağının onların mutluluğu olacağını düşünürdüm hep. Yani anlayacağınız her zaman ikinci plandaydım kendim için. Ve sonradan farkettim ki hayatta en sevdiğiniz kişi kendiniz olmadığınızda başkalarından sizi sevmesini bekleyemezsiniz. Onlar için yaptığınız fedakarlıkları öncelikle kendiniz için yapmalısınız. Siz kendinizi sevdikten sonra kimsenin sizi sevmesine ihtiyacınız yoktur. Bir video görmüştüm ve bu video böyle düşünmemde çok etkili oldu galiba. Bunu size de yapmak istiyorum. Yazdıklarımı sırasıyla yapın lütfen;
-Sizin için hayatınızda önceliğiniz olan, en sevdiğiniz üç kişiyi düşünün.
-Ve sonra bakın o üç kişiye, ilk sırada kendiniz mi varsınız? Hatta o üç kişi arasında kendiniz var mısınız?
Bu videoyu gördüğümde o üç kişiden biri bile değildim ben. Ve sonra kendimi ilk sıraya koymaya adadım. Sonuç ne oldu biliyor musunuz? En yakınım sandığım arkadaşlarımı, sevdiklerimi kaybettim. Eskiden olsaydı çok üzülürdüm, yıkılırdım herhalde. Ama o an anladığım tek şey; onları benim yanımda tutan şeyler, benim onlar için mücadelelerim ve onlara olan sevgim olmuş her zaman. Onların hayatına çok şey katmışım ama onlardan küçücük bir karşılık bile alamamışım. Eğer bu yazıyı okuyorsanız ve siz de benim eski halim gibiyseniz, tam da benim yaptığımı yapmalısınız. İnanın bana yanınızda kalmak isteyen her şekilde kalıyor, gitmek isteyen ise… Şimdi gitmese bile yarın gider zaten.