Önce inanırsın. Sonra güvenmemeyi öğrenirsin.
Önce seversin. Sonra kaybetmemeyi öğrenirsin.
Önce istersin. Sonra beklememeyi öğrenirsin.
Önce üzülürsün. Sonra ağlamamayı öğrenirsin.
Önce yaparsın. Sonra yapmamayı öğrenirsin.
Önce dinlersin. Sonra susmamayı öğrenirsin.
Lakin
Dilsizdir en derin sızılar
Sağırdır en kuytularda acılar
Şiddetlidir susan kalp ağrısı
Demlenir durur gönül yarası
Bu yüzden
Susar ve vazgeçersin bazen
Hasretle susar ve içine konuşursun sustuklarını
Hararetle susar ama bir damla bile içmezsin konuştuklarını
Susar ve terk edersin bazen
Sevdiğini, öfkeni, özlemini, nefretini kendine söyler, yine kendin dinlersin.
Yorulmuşsundur çünkü anlatmaktan
Sessizce kaybolmak, her yerden ve herkesten gitmek istersin daha fazla konuşmadan.
Yüreğinde ne zamandır hazırladığın bavulunu alıp, yok olmak istersin ortalıktan
Çünkü zaten her şeyden vazgeçmişsindir çoktan
İçine ağlar, içine atar, içine haykırırsın ümitsizliğini
Çünkü bozmak istemezsin terk etmenin sessizliğini
Anlatamamak değildir aslında derdin, anlaşılamamak çok zor diye çekip gitmelerin
Herkesin içinde ve her şeyin ortasında kimsesiz
Bir adım bile atmadan gidersin bazen kırgın, kızgın ve sessiz
Ama üzülme, hiç ummadığın anda gelir gerçek an’lar
Çünkü hayat bazen ‘bitti’ dediğin yerde başlar…