Bazı anlar vardır, ölüm ile yaşam arasındaki çizgide kendinizi asılı bulursunuz, ölmek isterken, yaşamın güzelliği fark etmezsiniz ve yaşarken ölümün acısını hissetmezsiniz. İntihar etmek için bin bir türlü yol varken, en acısız olanı ister insan, zaten canım yanmış, fiziksel olarak hemen olsun bitsin düşüncesiyle kendini yer bitirir. İlk intihar etmek isteyişim, çocukken başlamıştı, sebebi bence çok basitti, hiç kimsenin beni anlamadığını düşünürdüm, 22 yaşına geldim hala aynı düşüncedeyim. Elbet ki herkes aynı fikire, düşünceye sahip değildir ama şu zamanda anlatmaktan çok anlaşılmaktır zor olan. Anlaşılmak için ölümü göze aldığım zamanlarımı bilirim, ne kadar aptalca öyle değil mi? Yaşarken anlaşılmayan ölüncede anlaşılmayacaktı elbet. Ölmek isteyenlerin akıl sağlığından hiç şüphem yok, onlar kötü insan değiller, kötü insanlar değiliz tam tersiyiz. Ağlatmak yerine ağlamayı seçenleriz biz, her şeye susan en çokta kaderine susanlarız biz. İnançları kuvvetli olan birinin vazgeçme olasılığı yüksekken, ölümlerin çoğu inançları olmayanlardan çıkar aslında. Umuda inancı olmayan, yarına inancı olmayanlar çekip gider. Artık yorulmuşlar gider, tek bir umudu olmayanlar, hayatına değil de en çok kendine küsmüş olanlar gider. En çokta kendilerinden gitmeleri beni üzen. Hayattayken aklında her adımda ölüme yaklaştığını hissedenler gider. Biz gidemeyiz, biz burda yazıp okuduğumuz sürece hiç bir yere gidemeyiz.
Ölüm İhtiyacı
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum