Hissediyor musun benimle Lucas, hissediyor musun rüzgarın vücudumu sarışını, kuşların sesini, insanların gürültüsünü duyabiliyor musun? Yolda yürürken aklıma geldin yine. Uzun zaman oldu sen gideli. Dışarıdayım şuan. Kırmızı, üstü karalanmış bir bankta yazıyorum bu satırları. Sabahın erken saatlerine tanıklık ederken, sen geldin aklıma. Özlüyorum sesini, gülüşünü, sürekli taktığın o siyah şapkanı….
Buralar nasıl diye merak ediyorsan, renksiz bir fotoğraf gibi. En önemli parçası eksik gibi. Soğuk ve ciddi. Herkes kendi hayatının peşinden koşturuyor. İnsanlar garip, huysuz, memnuniyetsizler. Ben bildiğin gibi yine hissizim ve kayboldum bir yerlerde. Sen gittiğinden beri, defterim oldu bir diğer yarım. Bazen çizdim, çoğu zaman yazdım. Yine de her şeyi anlatamadım. Güvensizin teki diyorsundur içinden ama biliyorsun kendimi buralara ait hiçbir zaman hissetmediğimi ve hiçbir şeye güvenmediğimi. Sende gidince daha da iyi anladım bunu. Her geçen gün yalnızlaşırken ben, nefes alışlarımın azaldığını da hissediyorum. Ya da öyle zannediyorum, bilmiyorum. Lakabım ölü yazar oldu ama maalesef şu anlık hala hayattayım Lucas. Fakat her gün senin yanına gelmeyi dilediğimi unutma. Bakarsın çok yakın zamanda görüşürüz yeniden. Ben burada bana verilen zamanı doldurmaya çalışıyorum, kesin bir tarih vermem ama o zamana kadar lütfen iyi ol ve beni bekle. Lütfen acı çekme, burada çektiğin gibi. Ne halde olduğunu bilmiyorum ama kalbimin senle olduğunu unutma, yalnız olmadığını unutma.
Sen orada, ben burada…
Hoşçakal