Bu noel ve yılbaşı da sizlersiz geçecek. Her biriniz için ayrı yıllar geçti siz olmadan. Tadı buruk, lezzetsiz bir içki içer gibi… Bu yıl, geçmişe göre daha bir sıkıntılı ve dünyanın yaşadığı büyük bir salgın altında olacak. Kısıtlamaların ve yasakların gölgesinde yeni yıla gireceğiz!
Kişi yeni yıla nasıl giriyorsa, bütün bir yılı öyle geçeceğine inanılıyor… Belki şehir efsanesi, belki de bir batıl inanç. Zaten böyle olmasını da isteriz: Şehir efsanesi ve bir batıl inanç.
Bir de kırmızı don ritüeli var ki evlere şenlik. Tam gece yarısı kırmızı don giyip, çıkarmak o yıl zengin olunacağına dair inanç taşımamıza neden olur! Lakin zenginleşenler, o kırmızı donu satanlar sakın olmasın?
Geleceğe dair umutlar taşıdığımız için, kendimizi kandırmak adına batıl inanç, şehir efsaneleri uydurarak ve sonra buna biz de inanır hale gelerek, hayatımıza renk dokunuşları yapmıyor muyuz? Bu janjanlı kılıflar olmasa, hayatımızın pek renkli tarafları olmayacak.
Atalarımızdan bu yana, bizlerden torunlarımıza ve onların torunlarına hep devinim halinde olacak aynı senaryoları sürekli oynayarak, kâh ilkel toplumla, kâh uzay çağı toplumuyla garip bir sürecin parçası olmaya devam edeceğiz.
Sizler yaşarken de bunları yaşadık. Ama sizler, hayatımın içinde ve her birinizin kendi renkleriyle hayatıma dokunuşlarınızla. Ne çok şey konuştuk ne çok umutlar besledik noel ve yılbaşı gecelerinin ertesi günlerinde. Sonuçta, gelecek de bir gün geldi ama o umutlarımızın ve projelerimizin bir şekilde gerçekleşme olasılığı olmadı. Ya hayatın akışı ya da araya giren ölümler en büyük engel oldu.
2021 için fazla heyecan duyulacak bir yıl olmadığı, dinlediğimiz haberlerden kendini belli ediyor. Covit 19 virüsünün mutasyona uğradığı ve gücünün 10 kat arttığına dair söylemler, nasıl 2021 için umut dolalım, heyecan duyalım sorusunu akıllara getiriyor. Olasılık olarak ölüm riskimizin yüksek olduğu ülkemizde, her şeyi Allah’ tan bekler duruma geldik. Kadercilik ve tevekkül, neredeyse tavsiye edilir korunma yöntemi olarak bizlere yakında sunulacağı aşikâr. Aşı, tam kapanma gibi unsurlar havalarda uçuşsa da yetkili mercilerin kulakları İsmet Paşa’ nın kulaklarını hatırlatır nitelikte. Sonuçta, imanın şartında; “Hayır ve şer’ in Allah’ tan geldiğine ve geleceğine inanmak” olduğuna göre; eğer kaderimizde ölüm varsa ve vakit, saat da dolduysa; Allah’ ın takdiri der, geçeriz mantığı ne yazık ki bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin de bir kaderi…
Görünen o ki; yeni yıla Covit- 19 ile gireceğimizden, şehir efsanesi veya batıl inanç’ ta olduğu gibi 2021 yılımızın bu illet ile geçeceğini düşünmek olası. Ama bu sefer kırmızı donlarımızı Covit-19 gitsin, kış Covit-19 kış, demek için giyip çıkartacağımıza da eminim.
Bu bağlamda dostlarım, moraller eksi derecede. Yukarı tükürsen bıyık, aşağıya tükürsen sakal diyecek ne halimiz ne de o tükürüğü savuracak heyecanımız kaldı. Memleket, bir kesim için has bahçenin gülleri ile bezenmişken, bir kesim için de askıda hayat ile devam ediyor. Gel de eski günleri arama, gelen gideni aratıyor deme! Ama ne yazık ki bu söylemler, tam da yerine oturuyor. Derler ya, cahilden korkma ama okumuş cahilden kork durumları, aynen öyle cinsinden.
Şu an önümüzde iki yol var. Ya ölüp kurtulacağız ya da bir şekilde başka ülkeye gidip, sıfırdan bir hayata başlayacağız. Ama Covit- 19’ un kapısı vize istemeden herkese açık olduğu için, ne yapalım? Kaderimizde ölüm de var diyelim…
Ankara, 23 Aralık 2020