Kitaplar, müzikler ve resimler… Birbirinden farklı, her biri apayrı bir dünyanın kapısından adım atıp sonsuz bir döngü içerisinde kendini tekrar edip duran, insanlık için farklı zevkleri içinde barındıran ve vazgeçilmez bir yapısını oluşturan eylemlerdir. Bakıldığında her bir insan için apayrı anlamlar taşır bu eylemler. Kimisi için müzik insanın işi haline gelir, hayatının odak merkezi olur kimisi için de resim çizmek, fotoğraf çekmek öyledir. Yaşamın odağında insan için sadece o anlamlıdır ve anlam yüklediği bu eylem onun için temel ihtiyaçtan fazlası haline gelir.
Bir de okuma ve yazma denilen eylemler vardır. İnsanın binbir anlam yüklediği… Bu eylemler diğerlerinden daha farklı özellikleri kapsar insan yaşamında. Çünkü söylenmek istenilen ile yazıya dökülen arasında düşünce izlerinin adımları, duyguların ağırlığı ile birleşir ve insan zihninin hissedemediği yanların açığa çıkışını yansıtır.
Bu yazımda diğer eylemleri kısa bir süreliğine geride bırakarak okuma ve yazmanın ne denli güçlü yanlara sahip olduğunu, hissedemediğiniz duyguların kendisini bir bir açığa vuruşunu, düşüncelerde başlangıç olarak karmaşıklığı ele alıp sonuca ne biçimde ulaşılacağını bile anlayamadığınız büyülü dünyaya adım atacağız.
Okumanın Büyüsü
Binbir çeşit kitap vardır okudukça anlam kazanan, onlarca yazarın kelimeleriyle bütünleşip koca bir hikayeyi içerisinde barındıran ve sahip oldukça güçlenen, güçlendikçe bütünleşen bir özelliğe damga vurur okumak. Nedir okumak?
Kitaplar, içerisinde rastgele gezinmek değildir mesela. Bir kitabın ele alınıp, sayfaları çevirirken gelen heyecanın ağır ağır nüksetme hissi vardır, o heyecanla birlikte kelimeler arasında uzun mu uzun bir düşünce yolculuğuna çıkarsın. Sonra hayaller eşlik eder yolculuğuna. Her bir sayfada apayrı hayaller kurup, yolculuğunu uzatır, bitmesin istersin. Daha sonra karakterler devreye girer, tek tek tanıtırlar kendilerini sana. Her bir karakterin düşünce ve duygularına tanıklık edersin. Yaşadığı ufacık bir olayda karakterinle bütünleşip onun hislerini yaşar, onun dünyasına hapsedersin kendini. Sayfalar karıştırıldıkça olaylar uzayıp gider, sen de olaylarla birlikte her bir duygunun varlığını keşfedersin. Bazen o anın heyecanıyla gelen kalp çarpıntıları belli eder kendini, bedeninde gerilimin izleri gösterir varlığını, el titremeleri, derin soluk alışverişleri ile bütünleşip o olayda, o karakterin hislerini yaşarsın birer birer. Yolculuğun her olayda kendini gösteren hayallerinle bütünleşir, yaşanan olaylarda duygu karmaşıklığı ile yankılanır ve karakterine olan bağlılığın en büyük arkadaşlığına yol açar. Böylece bitişe kadar uzayıp giden bir yolculuk seni dünyandan koparıp hapseder elinde çevirdiğin sayfalar arasına. Ve sonra bitişe yaklaştığında yavaş yavaş kalbinin derinliklerine işlenen o eksiklik hissi varlığını hatırlatır sana. O son sözcükler, dilinden yavaş ve heyecanlı bir şekilde dökülür sayfalar arasına. Yolculuğun yavaş ilerlemeye başlar çünkü bitiştedir artık, hiçbir olayı, hiçbir hissi kaçırmak istemezcesine ilerler usulca. Heyecanlıdır, çünkü sona yaklaştığının farkında olup o olayları son defa yaşamanın, karakterinin hissini son defa hissetmenin heyecanı vardır düşünce izlerinde. Ağır ağır yaklaşırsın kelimelerin sonsuzluğuna. Ve bitişi anlatan o son cümle zihninde kendini defalarca kez tekrarlar durur. Artık geriye ne bir duygun ne bir karakterin ne de içinde kendini kaybettiğin olaylarda adım izlerin vardır.
Sen hislerini ve bütünleşip, kendini hapsettiğin o karakteri de o sayfalar arasında bırakır gidersin. Geriye kalan ise sonun verdiği üzüntüyle birlikte karakterinin sana kattığı düşünce bakış açındaki yenilikler kalır. Fakat sonsuzluğa uzanan bu yolculuğunda yepyeni başlangıçlar seni dünyana geri döndürür.
İşte okumanın büyülü dünyası kendini sana kelimeleri, kelimelerinin birleşip hayat bulduğu cümleleri ile anlatır ve bu dünyanın yaşamında kaybolup, muhteşem gerçekliğinde sonsuz gibi gelen yolculuğu sürdürmek sadece senin hislerin ve düşüncelerin ile hayat bulur.
Yazmanın Büyüsü
Bir sözcük dökülür kağıda, ilk adım atış, yeni bir başlangıç ve duygularda karmakarış bir yol izleyip sana bazen bir mutluluğu, heyecanı belki de bir üzüntünün en derin yansımasını hissettirip bir melodi gibi yayılan, kendini her daim hissettiren bir sözcük… Sonra sözcükler toparlar kendini başı ve sonu fark edilen, duygu karmaşıklığına bir süre ara verip, ne hissedeceğini bildiren, hislerinin yönünü gösteren ve onlarca imkâna rağmen seni imkânszılıklar içinde boğup defalarca kez düşündüren cümlelere dönüştürür.
İşte yazmanın büyülü yolculuğunda kendini bu şekilde bulur, yolculuğuna eşlik edersin.
Yazma eylemini de tıpkı okuma gibi gerçekleştirmek gerekir. Çünkü kelime dağarcığı ne kadar geniş ise kağıda dökebilecek o kadar fazla cümle elde ederiz. Bunu da okuma ile yaparız. Okumak sadece kitaplar dünyasında kaybolmak değildir bakıldığında. Bir makale, dergi veya herhangi bir yazı okumak bile insan zihni içerisinde kalıcı bir etkiye sahip olur. Okurken öğrenir, öğrendikçe yazma eylemini gerçekleştiririz. Tabii, başlangıçlar her zaman sonuçlarını doğurur ve ilk yapmamız gereken şey ise başlamaktır.
Başta bir kelimenin anlamı araştırılarak başlanır yazmaya. Kelimeler düşüncelerde koca bir başlık doğurur ve yazma eylemini gerçekleştirecek bu başlık asıl konu haline gelir. Kağıda bir harfi doğuran ilk çizik aslında düşüncelerin sıralanmış bir görselini çizer gözler önüne. Düşünceler sıralı bir biçimde kağıda dökülmeyi bekler. Sadece düşüncelerde biriken hisler değil, duyguların da eşlik eder sana yazarken. Bazen bir masal anlatır gibi heyecana bürünürsün bazen de bir ölüm çağrısının üzüntüsünü yaşar gibi kalemin titrek bir şekilde hareket eder. Ne için yazdığından çok ne yazdığın anlam kazanır. Ve yazdıkların bu şekilde anlamını hissettirir sana.
Yazdığı bir yazı veya okuduğu bir kitaba ait hisseder mi bir insan?
Yazı yolculuğu da tıpkı okuma yolculuğundaki gibi yalnızlaşmanı önler. Çünkü her ikisinde de ortaya koymuş olduğun bir karakter seninle kırılmaz bir bağ oluşturur. Aitlik hissini en çok orada, o bağı hissederken bulursun.
Okuduğunda bağlanırsın, yazdığında ise o bağlılığı okuduklarınla bütünleştirir, bağını kuvvetlendirirsin. Bazen bir insan olur bağlandığın bazen bir duyguya yer verir bağlılığın bazen de sadece hikayeye bağlanırsın. Tıpkı okurken olduğu gibi yazdığında da sonlar vardır ve ikisi de yaşamının en güzel yolculuğu haline gelir bazen.
Ve yolculuklar, içlerinde unutulmaz anları barındırarak, umut etmeyi ve hayaller kurmayı kolaylaştırır insan yaşamında.
Yazmayı, okumayı, okudukça karakterlerin dünyalarında kaybolmayı, yazdıkça kendime yepyeni masallar uydurmayı, kendimi o masallar içerisine hapsedip dünyamı bu şekilde renklendirmeyi severim. Çünkü okuma ve yazmanın büyülü bir dünyaya sahip olduğuna inanıyorum.
“Hem kağıda hem dile dökülüp anlam kazanan bir söz vardır, hem duyguların ortağı hem düşüncelerin anlamıdır.”
Gelişime Katkıda Bulunan Kitap Önerileri 🙂
- Dört Anlaşma- Don Miguel Ruiz
- Yolculuk- Brandon Bays
- İçimizdeki Rehber- Sümer Öztanrıöver