Odam, dağınık….
Toz içindeki kırmızı bir çekyatım var. Odamın en değerli köşesinde ve kapladığı alanla yalnızlık duygumu azaltıyor. Çok uyumluyuz. Bugüne kadar bana kızdığını, küstüğünü, gücendiğini görmedim. Hep hizmetimde bazen oturuyorum, bazen de açıp üstünde yatıyorum. Bir dediğimi iki etmiyor. Nasıl seviyorum onu bir bilseniz… Odanın sağ tarafında son derece sesiz ve kibar bir şekilde durur, yaramaz çocuklar gibi ortalığı dağıtmaz, ses çıkarmaz, huysuzluk etmez, hastalanmaz. Oysa çocuklar öyle mi bin türlü hâlleri var çocukların. İnsanı yorarlar anlayacağınız. Canım kanepem nasıl sesiz ve uyumlu…
Kırmızı kanepemin hemen yanında canım masam var: Sürekli karşısında duran dalgalı ahşap desenli bir masa… O da benimle uyumlu… Üzerinde yemek yer, çay içerim arada bir üzerine sıcak çay, yemek dökülür. Bir kez olsun bana içerlediğini görmedim. Sabır ile bekler onu temizlememi veya bir sonraki buluşmamızı bazen de umursamam. Onu günlerce sahipsiz bırakırım. Kafelerdeki masaları tercih ederim mesela. Sonra canım istediğimde geri dönerim. Her zaman aynı sabır ile bana hizmet eder. Zaten onun için yaratılmamış mı? Oysa kadınlar öyle mi bin türlü hâlleri var. Yorarlar insanı değil mi, haksız mıyım?
Terliklerim yok mu, hani şu peluş olanları kastediyorum. Masama ve kanepeme eşlik edenler… Soğuk kış günlerinde ayaklarımı sıcacık tutarlar. Hem çok da kibarlar asla sesini yükseltmezler bana. Ne zaman istersem giyerim onları pis kokulu kirli ayaklarıma. Ama kediler köpekler öyle mi tepene çıkar sürekli oyun oynamak isterler. Anlayacağınız yorarlar insanı…. Yorarlar…
Onları evde bırakıp her sabah işe giderim. Onların işi evde kalmak çünkü onların görevi bu: evde kalmak hem niye çalışsınlar ki ben onlara bakıyorum zaten.
Son zamanlarda çok şaşkınım, ne kanepem, ne masam ne de terliklerim beni dinlemez oldular. Neymiş hakları varmış: Terliklerim, ayaklarımı ayaklarımı yıkanmadığım takdir de onları giymeme izin vermeyeceklermiş, masam da temizlik istiyor, kanepem her gün düzenli ve temiz bırakılmak istiyor. Bunlar hep komşunun oyunları, kanepemi, masamı ve terliğimi yoldan çıkarıyorlar. Bin türlü oyunları var onların siz bilmezsiniz!
Ne yaptımsa eskisi gibi olmadılar. Bana hizmet etmediler ben de Kanepe ve masayı kırıp parçaladım koydum kapının önüne terliği de pencereden fırlattım.
Ama nasıl özlüyorum onları bir bilseniz.
Keşke onları dinleseymişim, onlara haklarını verseymişim
Altı üstü
Sadakat
Temizlik
Ve
Düzen
İstediler benden. Ben burnumun dikine gittim. Çok pişmanım çok….